Uyuşturucu Ticareti ve Temin etme suçu Türk Ceza Kanunun uyarınca suçtur. Türk Ceza Kanunu 188. madde de yer almaktadır. İlgili kanun uyarınca bu maddeye aykırı davrananlar cezalandırılacaktır. Bugün ki dilekçemizde Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi Örneği paylaşacağız.
Sayfa İçeriği
Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi
Uyuşturucu ticareti istinaf dilekçesi örneği ceza ve uyuşturucu hukuku alanına girmektedir. Uyuşturucu ticareti suçlarında Yargıtay kararlarınca bir çok kriter belirlenmiştir. Uyuşturucu Ticareti İstinaf dilekçesi hazırlarken bu kriterler esas alınarak düzenlenmesi gerekmektedir. Uyuşturucu Ticareti cezasına karşı itiraz 7 gün içinde bir üst mahkemeye yapılmalıdır.
Uyuşturucu Ticareti İstinaf Dilekçesi Örneği
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE SUNULMAK ÜZERE
MERSİN 5.AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
Duruşma Taleplidir.
DOSYA NO :
KARAR NO :
SANIK :
MÜDAFİ : Av. xxxxxxx
DİLEKÇE KONUSU : Gerekçeli istinaf istemimizin yazılı sunumudur.
AÇIKLAMALAR :
Yerel mahkeme tarafından müvekkil aleyhinde verilen kararda Uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti yaptığı gerekçesiyle mahkumiyet kararı verilmiştir. Karar açıkça yasaya ve usule aykırı olduğundan öncelikle CMK.289/1 a,g,h,i maddeleri gereğince kararın BOZULMASINA karar verilmesi gerekmektedir. Aksi bir kanaat durumunda ise yeniden duruşma açılarak KARARIN KALDIRILARAK müvekkilin BERAATİNE karar verilmesi gerekmektedir. Sanık hakkında verilen gerekçeli karar hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
1)OLAYIN ÖZETİ:
MersinCumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında , Şehit Ahmet Mahallesi Cengiz Topel Caddesi Gönül Pasajı 2.katta yer alan dönerci olarak faaliyet gösterdiği tespit edilen Mehmet DÖNER ünvanlı iş yerinde uyuşturucu madde satışı yapıldığına dair gelen ihbar üzerine ilgili yer kolluk ekiplerince takibe alınmış . İlgili yer önünde bekleyen bir araç görülmüş , pasaj içinden bir kişi araca girip çıkmış ve araç hareket etmiştir. Daha sonra kolluk ekipleri ilgili aracı takibe almış, durdurmuş, araç içinde ……… ile müvekkilim ……….. görmüşlerdir. Araç sürücüsü olan müvekkil sanığın üst aramasında 2 adet ve fiş şeklinde 0,62 gram gelen esrar maddesi ve ertesi gün araç içi aramada bagajında 1 adet mutfak terazisi bulunmuştur. Daha sonra müvekkilin karakol sorgusunda müvekkilin rızası olmadan baskı ile “whatsapp” programında olan konuşmaları alınmış ve dosyaya uyuşturucu ile alakalı olduğundan bahisle doküman olarak sunulmuştur. Mahkeme aşamasında ise sanıklar ve tanıklar tek tek dinlenmiştir.
Müvekkil sanık kolluk, savcılık, sulh ceza hakimliği ve mahkeme huzurunda alınan ifadesinde; “……. ile birlikte ……’i dönercinin önünden aldım. Arabayla bir kaç tur attık, bu sırada ……… ot bulabilir misin dedim, kendisi hallederiz dedi, tekrar dönercinin önüne geldik, ……. arabadan inerek dönerciye girdi, ben arabanın içerisinde ……..’la bekledim, daha sonra . yanım……..a gelerek yukarıya çıkalım dedi, ………. ile birlikte yukarı çıktım, ………….. isimli şahıs yanıma gelerek iki beste esrar verdi, maddeyi alarak arabaya bindim, biraz hareket eder etmez polis memurları bizi durdurdu, aracımda terazi üstümde esrar maddesini buldular. Ben hassas teraziyi gelişim için kullanmış olduğum protein tozlarını tartmak için aldım, fakat daha önce kazıklanıp kazıklanmadığımı öğrenmek için uyuşturucu tartmaya çalıştım, fakat gramaj ölçmediği için tartamadım.” şeklinde beyan vermiştir.
2)YEREL MAHKEMENİN GEREKÇESİ:
Yerel mahkeme müvekkil yönünden kararında;
-Müvekkile ait araçta terazi bulunmasını,
-Hukuka aykırı olarak alınan mesajlarda müvekkil ile Emre, Yiğit Ali, Ahmet Beyce’nin mesajlarını,
-Terazinin alış sebebini,
-Kanında ve idrarında uyuşturucu çıkmamış olmasını suçun oluşumunda gerekçe olarak nitelendirmiş, son olarak ele geçirilen 0,62 gram esrarın ticari amaçla bulundurulduğuna kanaat getirmiştir.
Yerel mahkeme ayrıca diğer sanıklardan soyut beyanından başkaca somut bir delil olmadığına kanaat getirerek TCK 191/1-8 den yani içmek için uyuşturucu madde bulundurmaktan cezalandırmıştır.
3)YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA OLAYIMIZI İRDELEME VE DEĞERLENDİRME:
a)Müvekkil Aracında Yapılan Arama Hukuka Aykırıdır. Dosyada Bulunan Deliller Hukuka Aykırı Olarak Elde Edilmiştir.
Tanık anlatımları ve tutanaklar incelendiğinde müvekkilin üzerinde yapılan arama ve ele geçen deliller hukuka aykırıdır. Polis memurlarının normal devriye görevinde oldukları, daha önce bir dövmeci dükkanında uyuşturucu satışına dair verilen bilgi sebebiyle dövmeci dükkanının önüne geldiklerini, orada rastladıkları ve gördükleri duran aracı izlemeye aldıklarını, karanlık olduğu için araç içini göremediklerini, araca sonradan birinin girip hareket ettiğini, bunun üzerine aracı durdurduklarını beyan etmiştir.
ADLÎ ve Önleme Aramaları Yönetmeliği 7. Maddesine göre adli arama kararı verme yetkisi hakimindir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk âmirinin yazılı emriyle arama yapılabilmektedir.
Huzurdaki olayda adli aramanın usul şartları gerçekleştirilmemiş yapılan arama sonrası polis karakolunda yapılan işlemi usulüne uydurmak adına 25.05.2019 tarihli “Araç arama ve el koyma tutanağı” müvekkilime zorla imzalatılmıştır. İlgili evrak dikkatli incelenirse müvekkilimin ilgili evrakın imzalanması sırasında avukatının olmadığı görülecektir.
Bu hali ile müvekkilin üzerinde bulunan esrar maddesi hukuka aykırı delildir. Hükme esas alınmaması gerekmektedir.
Bir alıntı: Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2013/610, 2014/512, 2013/841, 2014/513 ve 2014/166-514 sayılı kararlarında belirtildiği üzere; adli arama kararı gerektiren olayda arama kararı almadan arama yapılması hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan deliller suçun maddi konusu hukuka aykırı yollarla elde ediliş” olacağından Anyasanın 38. Maddesinin 6. Fıkrası ile CMK’nın 206. Maddesinin 2. Fıkrasının (a) bendi, 217. Maddesinin 2. Fıkrası, 230. Maddesinin 1. Fıkrasının (b) bendi ve 289. Maddesinin 1. Fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınmaması gerekmektedir.
Ayrıca polisin ilgili olayda durdurma yetkisi yoktur bu sebeple de elde edilen deliller hukuka aykırı delildir. Polisin durdurma yetkisini kullanabilmesinin ilk şartı makul şüphedir. Polis memurunun mahkeme huzurunda verilen ifadesi incelendiğinde böyle bir makul şüphenin olmadığı HATTA ARACIN İÇİNİ BİLE GÖREMİYOR oldukları sadece bir dükkanın önünden birinin araca bindiğini gördüklerini açıkça beyan etmişlerdir.
Bir alıntı: Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2016/20-761, K.2018/305, T.26.06.2018 sayılı kararı; “Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, “umma” derecesinde makul şüphe bulunmalıdır. Kolluk görevlisi, tecrübesine dayanarak, izlediği davranışlardan, o kişinin suç işleyeceği veya işlediği hususunda kanaat elde eder veya kişinin silahlı olduğu ve halen tehlike yarattığı kanaatine varırsa kişi durdurulabilir.”
b) Hukuka Aykırı Olarak El Konulan Terazi Hassas Terazi Değildir. Mutfak Terazisidir.
Müvekkil aracında ele geçirilen terazi hassas terazi olmayıp mutfak terazisidir. Bilindiği gibi uyuşturucu maddeler genellikle 1 gram altı oranlarında satışa sunulmaktadır. Bu sebeple uyuşturucu tacirleri kuyumcuların kullandığı hassas teraziler kullanmaktadır. Müvekkilin aracında ele geçen terazi ise 1 gram altını ÖLÇMEMEKTEDİR. Müvekkilim ilgili teraziyi spor yapmak için aldığını fakat merak edip kazıklanmamak adına uyuşturucu tarttığını açıkça tüm ifadelerinde beyan etmiştir. İfadeleri arasında herhangi bir çelişki yoktur. İlgili terazinin spor için alındığını tanıklardan K…………’da “Terazi ise protein ve yulaf tartmak içindi, ara sıra aldığım uyuşturucu maddeyi de tartardık. Ancak söz konusu tartı gramajı tam olarak göstermediğinden uyuşturucuyu tartamadık.” şeklinde beyan vererek doğrulamıştır. İlgili tartının kolluk kuvveti tarafından tutulan tutanakta çalışır olduğu beyan edilmiştir. Fakat ilgili tartının gram altı değerlerini ölçmeye elverişli olup olmadığı değerlendirilmemiştir. İlgili cihazın ölçüm yapmaya yetisi olup olmadığının bilirkişi marifetince incelenmesi tarafımızca istenmiş fakat mahkemenizce reddedilmiştir. Bu hali ile ilgili tartının müvekkil aleyhinde delil olması hukuka aykırı olacaktır. Kaldı ki; Terazi tek başına değerlendirildiğinde Yargıtay kararları uyarınca uyuşturucu satışı için delil başlangıcıdır. Tek başına terazinin bulunması hüküm kurmak için yeterli bir kesin delil değildir. Terazinin yanında satışa hazır olarak paketlenmesi, uyuşturucunun kolayca bulunmayacak bir yerde olması, satış yapıldığına dair bir teknik takibin veya muhbirin olması veyahut terazi ile birlikte ambalaj malzemelerin bulunması gerekmektedir. Huzurdaki dosyada bulunan uyuşturucu satışa hazır halde değildir, bulunduğu yerde herhangi bir ambalaj malzemesi yoktur, uyuşturucu gizlenmemiştir, müvekkil hakkında teknik takipte yoktur. Bu noktada her teraziyi uyuşturucu satışı için alındığını düşünmek hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. ( Aksi düşüncede terazi satışının yasaklanması gerekecektir. )
c) Müvekkil üzerinde ele geçirilen esrar maddesi 0,62 gram olup içicilik sınırları içindedir.
Müvekkilin üzerinde yakalanan esrar maddesi sadece 0,62 gram olup Yargıtay kararlarınca içicilik sınırındadır.
Bir alıntı: T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2014/10-7 K. 2014/322 T. 10.6.2014 sayılı kararı: “… Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.”
d) Telefon Konuşmaları Terazi Gibi Kolluk Tarafından Hukuka Aykırı Olarak Elde Edilmiştir. Hukuka Aykırılık İtirazlarımız Bir Yana Mesajlarda Uyuşturucu Ticaretine Dair Bir Konuşma Yoktur.
Müvekkilin “whatsap” konuşmaları hukuka aykırı olarak kolluk tarafından zorla alınmıştır. Aynı “Araç arama ve el koyma tutanağı” gibi müvekkilin müdafisi olmadan 25.05.2019 tarihli “Telefon inceleme tutanağı” adı altında bir evrak imzalatılarak mesajlar çıkartılmıştır.İlgili tutanaklar CMK müdafisi atandıktan sonra usulüne uygun olarak imzalatılabilecekken CMK’dan müdafi atanmadan imzalatılması tutanakların zorla imzalatıldığının kanıtıdır. Kısacası deliller hukuka aykırı temin edilmiş ve müvekkilimin iradesi fesata uğratılarak usulüne uygun hale getirtilmeye çalışılmıştır. Yukarıda dilekçemizin özetinde tanıkların ifadelerinden de açıkça anlaşıldığı üzere (Tanıkların beyanı olayın özeti kısmında bahsedildiğinden tekrar değinmiyoruz.) ilgili mesajlar eski tarihli mesajlar olup, bir kısmı uyuşturucuya, bir kısmı şarkı sözü, bir kısmı ise bilgisayar ve bilgisayar oyununa ilişkindir. Müvekkilim dava öncesi düzenli uyuşturucu kullanan bir kişidir. Bu nokta da müvekkilimin uyuşturucu madde hakkında arkadaşları ile konuşması hayatın olağan akışına uygundur. Bu konuşmaları uyuşturucu ticareti veya temine yormak ise hukuka aykırıdır. Örneğin Savcılık en çok müvekkilimin mesajlarında geçen ” Harmanım içmedim 10 gündür bu durum beni mahvedecek.” cümlesine takılmıştır.
e) Telefon Mesajlaşmaları Uyuşturucu Ticaretine Dair Suç Bile Sayılsa Mesajlarda Geçen Maddeler Ele Geçirilmemiştir.
Mesajların uyuşturucu ile alakası olmadığına dair savunmalarımıza halel gelmemesi kaydıyla belirtmek isteriz ki; Suçun ispatı açısından sadece telefon mesajları ceza vermeye yeterli değildir. Suçun konusu olan eşya ele geçirilmemiş ise, mesajlarda geçen maddeler ile yakalanan maddenin birbiri ile bağlantısı yok ise, bu iki olay ayrı olarak değerlendirilmek gerekmektedir.
Müvekkil üzerinde bulunan uyuşturucu maddesinin mesajlar ile bir alakası ve bağlantısı yoktur. Bu nokta da mesajlarda geçtiği iddia edilen uyuşturucu maddeler yakalanmamıştır. Bu nokta da bu mesajlardan mahkumiyet kurmak hukuka aykırı olacaktır.
Dosyada müvekkilimin satış yaptığına veya temin ettiğine dair herhangi bir delil ve tanık yoktur. Müvekkil satışı sırasında suç üstü bir şekilde de yakalanmamıştır. Hatta müvekkilim alım sırasında yakalanmıştır.
Bir alıntı: Yargıtay 10.CD, E. 2014/3371, K. 2014/5371, T. 10.7.2014 sayılı kararında: “Tüm aşamalarda suçla ilgilerinin bulunmadığını söyleyen sanıklar hakkında telefon konuşmaları dışında delil bulunmadığı, telefon konuşmalarında geçen maddelerin ele geçmemesi nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, telefon konuşmalarının somut olay ve olgularla örtüşmediği, bu nedenle sanıkların diğer sanıklar tarafından oluşturulan örgüte üye olduklarına ve onların suçuna iştirak ettiklerine ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı..” şeklinde hüküm kurulmuştur.
f)Müvekkil Suçlu Bulanacak Olması Halinde Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanması Gerekmektedir.
Suçu kabul manasına gelememek kaydıyla belirtmek isteriz ki müvekkil suçlu bulanacak olsa bile “etkin pişmanlık” hükümlerinden yararlanması gerekmektedir.
Müvekkil hakkında hiçbir adli arama ve yazılı emir bulunmamaktadır. Müvekkil buna rağmen durdurma yetkisi olmayan kolluk kuvvetlerine üzerinde bulunan uyuşturucu maddeyi kendi rızası ile teslim etmiştir. Bu fiili ile sanığın Yargıtay kararları uyarınca “Etkin pişman” olarak sayılması gerekmektedir.
Bir alıntı: Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1004 esas, 2018/664 Karar: “Kolluk görevlilerince durdurulduğu sırada hakkında düzenlenmiş bir adli arama kararı ya da yazılı arama emri bulunmayan ve bu nedenle üzerinde arama yapılıp delil elde edilemeyecek olan sanığın, üzerinde ki uyuşturucu maddeleri görevlilere teslim etmek suretiyle sçun konusu ve delilini hukuka uygun hale getirerek kendi suçunu ortaya çıkardığının, bu aşamaya kadar da kolluk görevlilerince gerçekleştirilen işlemlerin C. Savcısına bildirdiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığının anlaşılması karşısında; sanık hakkında TCK’nın 192. Maddesinin 3. Fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
h)Müvekkilin İdrarında Uyuşturucu Madde Çıkmaması Müvekkil Aleyhinde Yorumlanmaması Gerekmektedir.
Müvekkil uyuşturucu madde kullandığını ikrar etmiş olup , arkadaşları arasında geçen konuşmalar da da uyuşturucu madde kullandığı açıktır. Müvekkil idrarında uyuşturucunun çıkmamasının sebebi müvekkilden kaynaklı olmayıp tamamen bilimsel teknik yetersizlikten , müvekkilin idrarının uyuşturucu içildikten çok sonra alınmasından kaynaklanmaktadır. (Müvekkil ifadesinde en son 3 gün önce içtiğini beyan etmiştir. )
j) Müvekkil Hakkında Mahkumiyet Vermek Cezalandırmanın Amacına Aykırıdır.
Türk doktrinin de cezalandırmanın amacı; “Suç işleyenleri kişiliklerine uygun terbiye, eğitim ve çalışma yolları ile ıslah etmek, suçlunun kendi iradesiyle uslanmasını teşvik edici bir sisteme yer vermek, ve tarafları topluma yararlı bir bireyler olarak tekrar kazandırmak” şeklinde açıklanmıştır.
(Bknz:S.Dönmezer, “Cezaların İnfazı Hakkında Kanun”, İHFM XXXI, 1-4 (1966), 8.)
k) Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesinin Uygulanması Gerekmektedir.
Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde Müvekkilimin uyuşturucu madde satışı yaptığına dair hiçbir istihbari bilgi yoktur. Müvekkilim hakkında hiçbir teşhiste yoktur. Yapılan ihbar Dönerci isimli işletmeye ilişkindir. Müvekkilimin ilgili işletme ile hiçbir alakası yoktur.
Bu nokta da dosya da kesin delillerden çok şüphe vardır. Bu şüpheler müvekkil lehine yorumlanmalıdır.
Bir alıntı: “YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2011/10-387 K. 2012/75 T. 6.3.2012 Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.” denilmiştir.
SONUÇ VE İSTEM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; İstinaf talebimizin kabulü ile, Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/2665 Esas, 2020/292 Karar sayılı ve 06.10.2022 tarihli karanın CMK 289 uncu maddede belirtilen hukuka aykırılık nedenleri dikkate alınarak HÜKMÜN BOZULMASINI ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine gönderilmesini, aksi taktirde istinaf mahkemenizde davanın yeniden görülüp ve duruşma açılarak sonrasında ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak BERAAT KARARI verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz. 28.10.2022
SANIK MÜDAFİİ
merhaba,
bu dosya sonuçlandı mı ilgili kişi beraat etti mi? acaba bizimde dosyamız istinafa gidicek ondan soruyorum
Merhabalar halen üst mahkemede beklemekteyiz.