Adli Tıp Kurumu Raporuna İtiraz Dilekçesi

Adli Tıp Kurumu Raporuna İtiraz Dilekçesi

Adli Tıp Kurumu Raporuna İtiraz Nasıl Yapılır?

Adli tıp kurumu raporuna itiraz dilekçesi; adli tıp kurumu raporuna karşı itiraz hazırlarken kullanılacak dilekçe örneğidir. Bu itiraz dilekçesi ile itirazın kabul olması durumunda adli tıp kurumu raporu incelenmek üzere adli tıp genel kuruluna sevk edilecektir. İtiraz yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü olarak da yapılabilmektedir. Fakat yazılı olarak yapılmasında fayda vardır. Adli tıp kurumu raporuna itiraz dilekçesi hazırlarken muhakkak gerekçeli olarak hazırlamalı ve itiraz edilecek hususlar tek tek belirtilmelidir.

Adli tıp kurumu raporu, adli tıp uzmanları tarafından bir adli olayın tıbbi yönlerini inceleyerek hazırlanan bir rapordur. Adli tıp kurumu raporu, mahkemelerin delil olarak kabul edebileceği bir belgedir ve özellikle adli olayların çözümünde önemli bir role sahiptir. Adli tıp kurumu raporu, birçok farklı alanda kullanılabilir. Örneğin, bir suçun işlenmesi durumunda, adli tıp uzmanları, kurbanın yaralanmalarını ve suç aletlerinin etkilerini inceleyerek rapor hazırlayabilirler. Benzer şekilde, bir trafik kazası durumunda, adli tıp uzmanları, kazanın nedenini ve sonuçlarını inceleyerek rapor hazırlayabilirler.

Adli tıp kurumu raporları, genellikle yargı sürecinde delil olarak kullanılır. Mahkemeler, adli tıp uzmanlarının hazırladığı raporlara büyük önem verirler ve bu raporlar, bir davayı sonuçlandırmak veya cezalandırmak için önemli kanıtlar sağlayabilirler. Adli tıp uzmanları, raporlarını hazırlarken, bilimsel yöntemler kullanır ve raporlarını objektif bir şekilde sunarlar. Adli tıp uzmanları, raporlarında genellikle olayın tıbbi açıklamasını, yaralanmaların türünü ve derecesini, yaralanmanın nedenini, olası sonuçlarını ve benzeri diğer konuları ele alırlar.

MERSİN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

Esas no:2023/231

İtiraz Eden

Davacı:

Vekili: Av. xxx xxxx

Konusu: Adli tıp kurumu raporuna karşı itirazlarımızdır.

Açıklamalar

Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan mütalaa tarafımıza duruşmada elden tebliğ edilmiştir. Rapora karşı beyan ve itirazlarımızı sunuyoruz.

Adli tıp kurumu müteveffaya 2010 yılında Alzhiemer tanısı konduğunu, 2011, 2012, 2013 yıllarında sürekli Alzhimer hastalığı için hastaneye gittiğini, yakın tarihli verilen raporlarda çelişki olduğunu, fakat her şeye rağmen kişinin işlem tarihinde “zihinsel durumu” hakkında Kurulca bir kanaate varılamadığı tespit edilmiştir.

Gelinen noktada Alzhiemer hastalığının akli melekeleri inanılmaz derece etkilediği bilinen bir gerçektir. Tanı ve tasarruf tarihi düşünüldüğünde, ilgili hastalığın ilerleyebilmesi içinde yeterli süre vuku bulmuştur.

Biz bu noktada dosyadaki tüm sağlığa ilişkin evrakların birlikte gönderilmesi ile nörolog ve psikiyatri uzmanlarından oluşan bir kuruldan uzman görüşü alınmasını talep ediyoruz. İlgili uzman görüşünde “Alzheimer hastalığının 3 yılda ne kadar ilerleyebileceği, 3 yıl süren bir Alzheimer hastalığında kişinin tasarruf ehliyetini yitirecek şekilde akli dengesini kaybedip kaybedemeyeceği…” hakkında uzman görüşü istenmesini arz ve talep etmekteyiz.

Raporun sonuç kısmında yakın tarihler arasında verilen raporlar arasındaki çelişki nedeni ile; kişinin işlem tarihinde zihinsel durumu hakkında tıbbi kanaate varılamadığı belirtilmiştir.

Dava konusu işlem tarihi 28.12.2012 tarihidir. Bu tarihin öncesi ve sonrasındaki tıbbi belgeler incelendiğinde muris xxxx’ ın ALZANT isimli ilacı kullandığının sabit olduğu görülmektedir. ALZANT , demans için kullanılan bir ilaçtır. Bunun dışında belgelerde adı geçen spralex, zanax, esmax, exelon isimli ilaçlar ise anti depresan niteliğindedir. Murisin uzun yıllar bu ilaçları kullandığı açıktır. Keza; Sinoçav, sinir dokusunun hasarına bağlı ağrı (nöropatik ağrı) tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Bu ilaçların tamamı nörolojik tedavide kullanılan ilaçlar olduğuna göre; keza kullanılan ilaçların ara verilmeksizin kullanıldığı da belli olduğuna göre; murisin zihinsel durumunun tasarrufta bulunmaya yeterli olmayacağı görülmektedir. Alzheimer hastası olan bir kişinin tedavi ile iyileşmesi mümkün olmadığı gibi giderek artarak seyir eden bir hastalık olduğu bilinen bir gerçektir.

Dosya içerisinde mevcut Mersin 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2022/553 E sayılı dosyasında verilen murisin vesayet altına alınması şeklindeki karar ile de murisin akıl sağlığının olmadığı anlaşılmaktadır.

Tüm tıbbi belgeler bütünsel olarak ele alındığında, muris XXX ın işlem tarihinde tasarruf ehliyeti bulunmamaktadır.

Adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hakimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, incelemek görevi Adli Tıp Genel Kurulu’ndadır.

15.07.2018 tarihli 4 sayılı “Bakanlıklara Bağlı İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkındaki” Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile doldurulmuştur. Anılan Kararnamenin “Adli Tıp Üst Kurullarının” görevlerinin açıklandığı 16. maddesinde Adli Tıp Üst Kurullarının görevleri ise şu şekilde sıralanmıştır.

MADDE 16 –

”(1) Adlî Tıp Üst Kurulları;

a) Adlî tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmayıp sebebi de belirtilmek suretiyle bil dirilen işleri,….konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceler ve kesin karara bağlar..”

Sonuç ve İstem :

Yukarıda açıklanan nedenlerle ve resen araştırılacak hususlar doğrultusunda; Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi raporunu kabul etmediğimizi bildirir, dosyanın Adli Tıp Genel Kuruluna tevdi edilerek bilirkişi raporu aldırılmasını arz ve talep ederiz. 05.05.2023

Davacı Vekili Av. xxx xxxx

Yorum yapın

Open chat
Merhaba 👋
Size yardımcı olabilir miyiz?
Hemen Ara