Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası Cevap Dilekçesi Örneği

Mal Paylaşım Davasına Cevap Nasıl Verilir?

Mal rejiminin tasfiyesi davası ile birlikte evlilik birliği içinde edinilen katılma alacağı, katkı payı, denkleştirme alacağı karşı taraftan talep edilmektedir. Bugün ki örnek dilekçemize mal rejiminin tasfiyesi cevap dilekçesi örneğini paylaşacağız. Mal rejimi tasfiyesi davasında tüm alacaklar ve borçlar hesap edilerek bir katılma alacağı çıkmaktadır. İyi yapılacak bir savunma ile bu alacağı azaltmak yada yükseltmek mümkündür. Bir malın ne suretle edinildiği, edinilirken kişisel mal ile destek sağlanıp sağlamadığı katılma alacağının hesaplanmasında çok önemlidir. Boşanma davası açılmasıyla birlikte eşler arasında mal rejimi sona ermektedir.

Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası Cevap Dilekçesi Örneği

MERSİN 12. AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO :

DAVALI:

VEKİLİ :

KONU : Davaya cevaplarımız hakkındadır.

AÇIKLAMALAR:

Sayın mahkemenizde görülmekte olan yukarıda dosya numarası yazılı dosya bakımından Davacı ;

– Mal rejimi tasfiyesi davasının görülebilmesi için boşanma konusunda karar verilmiş ve kararın kesinleşmiş olması gerektiğini fakat dava açmada hukuki yararın söz konusu olduğunu,

– Tarafların evlilik birliği içerisinde 16.02.2016 tarihinde edindikleri Rings İstanbul Sitesindeki taşınmazın edinilmiş mal olduğunu ve kendisinin bu taşınmazın edinilmesinde katkısı olduğunu,

– Düğünde ve kınada takılan takıların müvekkilimizin talebi ile sattırıldığını ve bu takılardan 108.000,00TL’nin Evlerinde satın alınan ev için kullanıldığını,

– Daha sonra tarafların müşterek çocukları Efe’nin doğumunda takılan altınlar ile düğünden kalan altınlar ve doğum günlerinde hediye olarak takılan altınların da satılması ile kendisinin iş yerinden aldığı tazminatın birleşimi olan 100.000,00TL’nin bir taşınmazın peşinatı olarak ödendiğini, ve fakat satıcının sözleşmeden dönmesi nedeni ile peşinat iadesinin müvekkilimiz hesabına yapıldığını,

– Evlerindeki taşınmazın 460.000,00TL’ye satılması ve 40.000,00TL’ye kendi arabasının satılması üzerine elde edilen 500.000,00TL’nin diğer ev bakımından verilmiş olan 100.000,00TL peşinat birleşimi olan 600.000TL’nin halen mülkiyeti müvekkilime ait Rings İstanbul da ki taşınmazın satın alınması için kullanıldığını,

Rings İstanbul da ki taşınmazın 800.000,00TL’ye alındığını ve kalan 200.000,00TL’nin müvekkilimiz tarafından konut kredisi çekilmesi sureti ile ödendiğini,

Katılma alacağı ile değer artış payı talep ettiğini,

Müvekkilimize ait şirket hesaplarında yüklü miktarda para olduğunu, beyan etmekle birlikte Rings İstanbul’daki taşınmazın üzerine tedbir konulması ile müvekkilin banka hesaplarına tedbir konulması ile katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı ile katılma alacağının talebini işbu davaya konu etmiştir.

İşbu hususlar dahilinde sayın mahkemenize beyanda bulunmamız hasıl olmakla birlikte , davacının müvekkil davalı ile halen evli olduğunu ve aralarındaki boşanma davasının devam ettiğini belirtme zaruretimiz doğmuştur.

DAVAYA İLİŞKİN BEYAN VE CEVAPLARIMIZ;

I. Usul Yönünden

A)MALLARIN TASFİYESİ DAVASI AÇILMA ŞARTLARI OLUŞMAMIŞTIR.

1.TMK md. 225 ile mal rejiminin sona ermesi ve tasfiyenin yapılmasının şartları hükme bağlanmıştır. İşbu maddeye göre ; ” Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulü ile sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.”

Mal rejiminin tasfiyesinin söz konusu olabilmesi için ;

Eşlerden birinin ölmesi

Taraflar arası başka bir mal rejiminin kabulü

Mahkemece evliliğin iptal edilmesi

Tarafların boşanması

Hallerinden birinin oluşmuş olması gerektiği kanun maddesi ile hüküm altına alınmıştır.

Oysa ki işbu davanın davacı tarafından açıldığı tarih itibari ile tarafların evlilik birlikteliği devam etmekte olup ikisi de sağ salim hayatlarına devam etmektedirler.

Boşanma davasında mahkeme tasfiyeye ilişkin haklı bir hukuki yarar olduğunu iddia eden davacının taşınmazına haklı bir neden görerek tedbir koyma hükmü kurmamış olmakla beraber davacı, belirli olarak sayılmış hallerden herhangi birinin gerçeklemeksizin işbu yersiz davayı açarak kanunun kendine vermiş olduğu hakkı kötüye kullanmaktadır.

Mal rejimi tasfiyesi için tarafların boşanmış olma şartı gerçekleşmemiştir. Mahkemece ise herhangi bir nedenle malların tasfiyesi için haklı bir neden görülerek hüküm kurulmamıştır. Taraflar arasındaki evlilik birliği halen devam etmekle birlikte, boşanma davası henüz yeni açılmış olup T.C. İstanbul Anadolu 10. Aile Mahkemesi 2017/527 E. sayılı dosyası ile ön inceleme duruşması görülmüştür.

2.Davacının bizzat kendisinin açtığı davanın daha ön inceleme aşaması yeni tamamlanmışken ve açmış olduğu davadaki dava tarihinde o adreste ikamet ettiğine ilişkin gerçek dışı beyanlarıyla işbu taşınmaza aile konutu şerhi konulması talebi REDDEDİLMİŞTİR.

Bunun üzerine Davacı Sayın mahkemeniz huzurunda işbu davayı açmış ve müvekkil taşınmazları, banka hesapları üzerine tedbir konulmasını talep etmiştir.

TMK Md.2 aşağıdaki şekilde düzenlenmiş olup

I. Dürüst davranma

MADDE 2.- Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

Davacının evlilik birlikteliği devam ederken Sayın Mahkemenizde işbu davayı ikame ederek müvekkilimizin neredeyse her şeyi üzerinden tedbir talep etmesi kanun ve yasaya aykırıdır.

İşbu nedenler dahilinde; henüz derdest bir boşanma davası olduğu ve tarafımızca karşı tarafın kusurlu olması nedeni ile karşı dava açılmış olduğu hususları değerlendirildiğinde mevcut hal ve durumda tarafların arasındaki evlilik birlikteliğinin devam ettiği ve boşanma kararı verilse dahi taraflara yüklenen kusur olup olmadığı hususunda herhangi bir yargı kararı bulunmaksızın müvekkilimizin mallarına tedbir şerhi işlenmek sureti ile ortak mal rejiminin tasfiyesinin talep edilmesi kanunen mümkün değildir. Kanunda açıkça belirlendiği üzere mal tasfiye davası şartları oluşmadığından reddi gerekmektedir.

Bu husus Sayın davacının kendi dilekçesinde de açıkça ikrar edilmiştir. Hukuki yarar var diye her dava kanunda belirtilen şekil ve şartlara bakılmaksızın dava açılamaz.

Açılan her dava zaten hukuki yarar veya yarar iddiasına dayanmaktadır.

Davacının usul ve kanun hükümlerini çiğnediğini açıkça dilekçesinde de ikrar ederek sadece HUKUKİ YARAR iddiası ile işbu davayı açması kabul edilebilecek bir husus olmadığı gibi herhangi bir hukuki dayanağı da bulunmamaktadır.

açılabilecek ise o zaman hukuk sistemimizin usul kanunları kapsamın da düzenlenmesinin bir anlamı kalmayacağı gibi HMK ve Medeni Kanun yerine Sadece 1 Madde ile HUKUKİ YARAR’ ın dava şartı olarak kabul edilmesi

B)VERİLMİŞ OLAN TEDBİR KARARI HUKUKA AYKIRIDIR.

Şartları oluşmadan sayın mahkemenizde açılmış olan işbu dava kapsamında müvekkilimize ait taşınmazın üzerine tedbir konmasını talep edilmesi hukuk ve yasaya aykırı olmakla kaldırılmasını talep etme zaruretimiz hasıl olmuştur.

1.Sayın davacı tarafından açılmış olan işbu dava ile müvekkilimizin ergenlik çağındaki oyuncak ve oyunları dışında nereyse kendine ait olan her şey için asılsız ve dayanaktan yoksun olarak tedbir talep edilmektedir.

İşbu talepler kapsamında Sayın Mahkemenizce verilen karar ile de müvekkilimizin Rings İstanbul Sitesinde bulunan taşınmazına tedbir şerhi konmasına karar verilmiştir.

2.Öncelikle belirtmek gerekir ki davacının iddialarının aksine müvekkilimizin mal kaçırma niyeti ile kötü niyetli davrandığı herhangi bir davranışı olmamıştır. Tam aksine, davacı boşanma davası ile , yine müvekkilimizin üzerine kayıtlı Rings İstanbul Sitesindeki taşınmaza aile tarafından o adreste ikamet edilmemesine rağmen mahkemeyi yanıltıcı beyanda bulunmak sureti ile aile konutu şerhi konmasını Temmuz 2017 tarihinde talep etmiştir.

İşbu talebin reddedilmesini müteakip 6 ay sonra ikame ettiği dava ile müvekkilimizin mal kaçırması ihtimalinden bahsedilmesi hakkaniyetle bağdaşmamakla aksine imkanı var iken müvekkilimizin mal kaçırmaya dair hiçbir davranışta bulunmaması, kötü niyetli bir şekilde evlilik birliği içerisinde alınmış mallar üzerinde tasarruf etmediğini göstermektedir.

Bununla beraber mal tasfiye davalarında boşanma davasında taraflara yükletilecek kusur neticesinde katılım payının hakim tarafından serbestçe belirlenmesi hüküm altına alınmıştır. Taraflar arası açılmış olan boşanma davası ise henüz ön inceleme safhasında olup tarafların kusur oranları dahi belirlenmemiştir.

Bu durumda haklılığı veyahut haksızlığı belirlenmemiş müvekkilimizin üzerine olan tek taşınmaza tedbir konması hukuka aykırıdır. İşbu hususlar dahilinde sayın mahkemenizce müvekkilimize ait malın üzerine konulan tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

3.Ayrıca henüz karara bağlanmamış olan boşanma davası neticesinde karşı tarafın kusurunun kanıtlanması halinde müvekkilimize ait malda tasarruf yetkisinin kaldırılması nedeni ile müvekkilimizin zararına uğrayacağı sabittir. Dolayısıyla sayın mahkemenizin tedbir kararının kaldırılması talebimizi reddedilmesi halinde Hmk Md. 392. gereği;

HMK MADDE 392- (1)’‘ İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez.”

Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilirken müvekkilimizin uğraması muhtemel zararının dikkate alınması ve işbu zarara karşılık teminat gösterme zorunluluğu getirilmesi gerekmektedir. Müvekkilimin mallarına tedbir konmasına ilişkin zarara uğrama ihtimali mevcut olmakla birlikte karşı tarafın işbu talebine istinaden teminat yatırması kanunen bir zorunluluktur.

İşbu nedenlerle öncelikle mülkiyeti müvekkilimize ait malın üzerindeki tedbirin kaldırılmasını, Sayın mahkemeniz aksi kanaatte ise karşı tarafın müvekkilimizin uğrama ihtimalinin doğduğu zarara ilişkin öncelikle taşınmazın sayın mahkemenizce rayiç değeri belirlenerek uygun görülecek teminat tutarı üzerinden teminat yatırtılmasını talep etme zaruretimiz hasıl olmuştur.

Yukarıda belirtilen hususlar dahilinde eğer sayın mahkemenizce tedbir kararının kaldırılmasına kanaat getirilmemesi halinde tespit edilecek rayiç bedel üzerinden belirlenen teminatın yatırılması için davacı tarafa muhtıra çıkarılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

II. Esas Yönünden beyan ve itirazlarımız

Öncelikle belirtmek gerekir mülkiyeti müvekkilimize ait İstanbul ili Tepe ilçesi Mah. Karapınar Mevkii G22A5C1SADSA2A0 pafta 2085 ada 37 parsel Z blok Zemin Kat 5 No’lu bağımsız bölüm ( Rings İstanbul Sitesi) ‘ün alınmasında müvekkilimizce konut kredisi kullanılmıştır, krediye ilişkin ödemeler müvekkil tarafından devam etmekte olup katılma payı alacağının hesabında mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarih olan tarihinden sonraki ödemeler müvekkilin kişisel malıyla ödeyeceği miktar yani borcu sayılacağından müvekkilin kişisel malı olan kısmın düşülmesinden sonra varsa hesaplanacak artık değerin ½ si katılma payı olarak talep edilebilir.

Bireysel konut kredisi taşınmazın elde edinilmesi için kullanılmış olup taşınmazda banka lehine ipotek mevcuttur. Sayın Mahkemenizce yapılacak inceleme kapsamında Ödeme planında da görüleceği üzere boşanma davasının açıldığı tarihten sonraki ödemeler müvekkil tarafından yapılmıştır. İlgili dönem itibari ile müvekkilin halen 320.613,55 TL bakiye kredi borcu bulunmaktadır. Davacının bu husus ile beraber ayrıca kredi taksiti, aidat ödemeleri, kaçak katılım payı, emlak vergisi, kasko ve DASK sigortalarına herhangi bir iştiraki olmamıştır. Kredi geri ödemeleri ve anılan tüm giderler müvekkil tarafından düzenli şekilde ödenmiştir.

Müvekkil tarafından malın iyileştirilmesi ve korunması için katkı yapıldığından denkleştirme hesabında dikkate alınmalıdır. İzah edilen nedenlerle müvekkil tarafından yapılan ödemeler ve konut kredisi geri ödeme taksitleri düşülerek belirlenecek değer üzerinden varsa artık değerin hesaplanması; aksi halde ilgili taşınmaza ilişkin davacı vekilinin taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.

A. Davacının hesaplarına Tedbir Konulmasını talep etmekteyiz.

Davacı adına kayıtlı banka hesaplarının da davaya dâhil edilerek paylaşımın yapılması gerekmektedir.

Davacı adına kayıtlı;

TR32324235225232 Iban numaralı T. Garanti Bankası A.Ş.

TR 342332236266262 Iban numaralı T. İş Bankası A.Ş.

numaralı hesapları ile, Yapı Kredi, TEB ve Vakıfbank’a gönderilecek müzekkere ile tespit edilecek hesaplarında bulunan aktifler mal rejiminin tasfiyesinde katılma payı alacağına ilişkin olduğundan müvekkilin davacının banka hesabı üzerindeki yasal yasal katılma alacağı olan ½ oranında ve değer artış alacağının hesaplanarak dava konusu yapılması gerekmektedir.

Mal rejiminin boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermesine bağlı olarak mevcut banka hesabının mal rejiminin sona erdiği tarih itibariyle edinilmiş mal olarak kabulü ile hesaplamanın yapılması gerekmektedir.

Davacı tarafın aylık 15.000,00TL maaş aldığı SGK kayıtlarından sabit olup karşı tarafın yine dava dilekçesinde belirttiği üzere dışarıdan danışmanlık yaptığı da ikrarla sabittir.

Ancak işbu dava dilekçesinde aylık 2000,00 TL aldığı hatta çalışmadığı dönemlerde dahi müvekkilimiz ile ortak edinilen malların bedellerinin neredeyse tamamının kendisi tarafından ödendiğini beyan etmektedir.

Ancak Boşanma davasında ise aylık 15.000 TL kazandığı halde boşanma neticesi ile maddi kayba uğrayacak tarafından kendisi olacağını beyan ile YOKSULLUK nafakası talep etmektedir.

Davacının kendi beyanlarının bile her mahkeme dosyasında kendi HUKUKİ YARAR’ına göre farklılık arz ettiği sabittir.

Madem ki davacı işbu dava bakımından dilekçesinde belirtilen hususları iddia etmekteyse müvekkilimizin işbu dava kapsamında ortak edilen mallar ve aktifler bakımından katılım payını güvenceye almak adına bizimde talepte bulunma zaruretimiz hasıl olmuştur.

Kanunlarımızın temel güvencesi taraflar bakımından eşit bir yargılama sağlanması olmakla birlikte karşı taraf bakımından da kötü niyetli davranma ihtimalinin varlığı dahilinde müvekkilimize ait davacının beyanı ile 1 milyonluk taşınmazın tedbirine karşılık tedbir konulan mal değeri kadar karşı tarafın var ise mallarına yok ise banka hesaplarına tedbir konulmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

İşbu hususlar dahilinde henüz evlilik birliği devam ettiğinden davacının maaş ve gelirleri üzerinde müvekkilimizin de katılma alacağı mevcut olmakla birlikte bu gelirin kaçırılmasına istinaden davacının banka hesaplarına tedbir konmasını talep etme zaruretimiz doğmuştur.

B. DÜĞÜNDE VE KINADA TAKILAN 108.000,00TL TUTARINDAKİ TAKILARIN MÜŞTEREK EV İÇİN HARCANDIĞI İDDİLARI GERÇEKLE BAĞDAŞMAMAKTADIR.

DAVACI İŞBU ZİLYET EŞYALARINA İLİŞKİN BEDEL BAKIMINDAN BOŞANMA DAVASINDA YİNE AYNI ZİLYET EŞYA VEYA BEDELİNİN İADESİNİ TALEP ETMEKLE AYNI ANDA 2 AYRI DAVADA AYNI EMTİA ÜZERİNDEN İKİ FARKLI HAK VE FAYDA İLERİ SÜRÜLEMEZ .

HİÇBİR AD VE NAM ALTINDA KABUL ETMEMEK İLE BEDELİN MÜVEKKİLİMİZDEN İADESİNİ TALEP EDİLEN ZİLYETLER İLE AYNI ANDA İŞBU ZİLYETLERİN BEDELİNİN TAŞINMAZIN ALIMINDA KATKI PAYI OLDUĞU İDDİALARI BERABER DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE AYNI POSTAN İKİ KÜRK ÇIKMASI ANLAMINA GELECEK OLUP KANUN VE YASAYA AYKIRI OLDUĞU GİBİ KABUL EDİLMESİ DE MÜMKÜN DEĞİLDİR.

1..Davacının dava dilekçesinde beyan ettiği üzere müvekkilimizden dahi düşük maaş alan davacının , düğündeki takılardan 108.000,00TL vererek, kalan konut kredisinin ise 10 yıllık (aylık 2200TL ) iken yapılandırmaya giderek 3 yıllık ( aylık 1830 TL)’a düşürüldüğünü beyan etmesi gerçekleri yansıtamamaktadır. Davacının iddialarına göre aylık yalnızca 2.500,00TL alan maaşlı bir çalışanın, başkaca bir geliri dahi olmayan kendisinin salt ek danışmanlık işleri alarak 10 yıllık konut kredisini yapılandırması ve belli bir meblağını kapatmak suretiyle 3 yıla düşürmesi takdir edilir ki hayatın olağan akışına aykırı olmakla ispat külfeti de davacıya aittir.

Kredinin 17. Taksit olan (17. Ay dahil) 11.03.2020 tarihinde yine evlilik bireyi içerisinde müvekkilimiz tarafından biriktirilmiş olan 38.505 TL yatırılmak sureti ile yapılandırma yapılmış olunup aylık kredi ödemesi 1.380,57 TL ye düşürülmüştür. Banka dokümanları ile sabittir. Öncesi ve sonrası olan tüm taksitler yine müvekkil tarafından ödenmiş olmakla yapılacak inceleme ve deliller kapsamında bu husus ortaya çıkacaktır.

2.Kaldı ki, 320.000,00TL değerindeki taşınmazın satın alınırken 108.000,00TL’sinin davacının takılarından, konut kredisinin de davacının iddia ettiği ek iş olarak yaptığı danışmanlık ücretleri ile ödenmiş olması davacının iddiaları ile çelişmektedir.

Davacı, davalı ile beraber müşterek çocukları için bir ev almak istediklerini ve bu yüzden Evlerindeki evi aldıklarını iddia etmekte iken , iddialarına göre taşınmaz değerinin %90’ına yakınının kendisi tarafından ödendiğini, geri kalan komik bir rakamın ise müvekkilimiz tarafından ödendiğini iddia etmektedir.

Bu husus ile beraber davacının müvekkil aleyhine açtığı davada kendisine doğum günü hediyesi olarak parfüm alınmasını ileri sürmesi ve kendisine gerekli önemin verilmediğine bu sebep ile kanaat getirmesine ilişkin beyanları dahi davacının evlilik birliktelik içinde müvekkilimizden beklentilerini ve müvekkilimize bakışını açıkça ortaya koymaktadır.

Yine Aynı davacı boşanma davasında Maddi kayıp sebebi ile davacı müvekkilimizden yoksulluk nafakası talep etmektedir.

Kısaca şu an aylık kazancı müvekkilimizin neredeyse 3 katı olan davacı işbu dava dilekçesinde belirtilen taşınmazların alımı sırasında 2.000 TL olan maaşının kat ve kat fazlasını davalı müvekkilimize verecek kadar verici iken şu an müvekkilimizden maddi manevi tazminat ve mahrum kalınacak kazançlara ilişkin yoksulluk nafakası talep etmektedir.

1 Milyon gibi bir tazminat talebinde bulunan davacının sadece 2000 TL kazandığı dönemde neredeyse tamamını kendisinin ödediğini beyan ettiği taşınmazı müvekkilimiz adına tescil ettirmesi ne kadar akla ve mantığa yatkındır?

Bu hususlar dahilinde davacının , müvekkilimizin ev alma talebini, geri kalan meblağın karşı tarafça ödeneceğini düşünerek kabul etmesi ve hatta mülkiyetini de müvekkilimizin üzerine yapması hayatın olağan akışına aykırıdır.

3.Davacı müvekkilimizin çekmiş olduğu kredinin yapılandırma dolayısıyla ek iş olarak yaptığı danışmanlık ücretleri ile kendi ödediğini iddia etmektedir. İşbu iddiaların dayanağı sormak ve dayanak belgelerin sayın mahkemenize sunulmasını talep etme zorunluluğumuz doğmuştur.

Karşı tarafın iddia ettiği gelir herhangi bir hukuki dayanak içermemekle birlikte işbu iddiayı ispat yükümlülüğü de kendindedir. İşbu iddia dahilinde davacının hangi danışmanlık ücreti neticesinde gelir elde ettiğini ve gelirleri belgelendirmesini sayın mahkemenizden saygılarımızla talep etmekteyiz.

4.Müvekkilimiz , Sarissa Evlerindeki taşınmazı almak için 140,000,00 TL kredi çekmiş olup , işbu krediler ay ay müvekkilimiz hesabından ödenmiştir.. Bu husus banka hesaplarından teyit edilebilir.

Bahsi geçen evin ödemesi Müvekkilimizin EVLİLİK ÖNCESİ şahsi hesabındaki biriktirdiği tutarlar ve ailesinden aldığı destek ile bu tutar üzerine 140.000 TL (banka konut Kredisi) ile ödenmiş olup davacının iddia ettiği üzere zilyet eşyaları ile 108.000 TL’lik kısmının müvekkilimizce kullanıldığına ilişkin beyanları gerçekler ile bağdaşmamaktadır.

Cüzi miktarda bir tutar bakımından zilyette düğünde takılan takıların bozdurularak eksik bakiyenin tamamlanması hususunda geri talep edilmemek üzere davacının bizzat kendisi tarafından verilmiştir. Davacı kirada yaşamak istemediğini ve kendi evlerini almak için kalan bakiye üzerinden düğünde taraflara takılan ve davacının banka hesabında bulunan takıların bozdurulmasıyla kalan bakiye üzerinden katkıda bulunabileceğini beyan etmiştir.

5.Alınmış olan evin bedeli davacının iddialarının aksine 300.000,00 TL olmakla birlikte davacı ev alım işlemleriyle o derece ilgilenmemiştir ki kalan 17.000,00TL’nin ev bedeli değil , 7.000 TL sinin al- sat bedeli, 2.000 TL sinin dosya masrafları ve kalan 8.000 tl sinin emlakçı bedeli olduğu davacı tarafça bilinmemektedir. 300.000,00 TL üzerindeki bu 17.000,00TL bakiye bakımından ise müvekkilimiz emlakçıya 2 adet senet vermiş olup işbu 2 senet toplamı 17.000,00TL yine bizzat müvekkilimiz tarafından ödenmiştir. Bu hususlar müvekkilimizin banka hesap hareketlerinden sabittir. Davacının iddialarının aksine müvekkilimizin banka hesaplarından ödenmiş olan bu meblağların 2.200,00TL maaş alan davacı tarafından ne şekilde ve hangi hesap üzerinden ödendiğinin iddia edildiği hususunu anlamakta güçlük çekmekteyiz.

Müvekkilimiz hiçbir zaman karısının parasını kullanmaya sıcak bakmamış, kendi geliri ne ise o gelir ile ev geçindirmeyi kendine amaç edinmiş, kazandığı paraları dahi eşine vermiştir.

Davacının gelirine hiçbir şekilde el sürmeyen müvekkilimiz ekonomik olarak imkanlarını zorlamasına rağmen evi alamayacaklarını b ve biraz daha birikim yapması gerektiğini davacıya beyan etmiş ancak davacı kendi evinde oturmayı çok istediğini, zaten kira ödendiğini kira yerine ziynet eşyalarının bozularak kalan meblağın tamamlanabileceğini kendi beyan etmiştir.

Bu husus taraflar arasında ki yazışmalardan sabit olmakla müvekkilimiz tarafından evin acelesinin olmadığını, kiraları ödemekte zorlanmadığını beyan etse de davacının ısrarı ile kendisini borca sokmak sureti ile konut kredisi alarak ev almıştır.

C.SARİSSA EVLERİNDE SATIN ALINAN EV İÇİN MÜVEKKİLİMİZ TARAFINDAN ÇEKİLMİŞ KONUT KREDİSİNİN KENDİSİ TARAFINDAN İŞYERİNDEKİ İŞLERİ DIŞINDA DANIŞMANLIK YAPARAK KAZANDIĞI GELİRLERLE YAPILANDIRILDIĞI İDDİALARI GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR.

1.HSBC bankasından müvekkilimiz tarafından çekilen 140.000 TL’lik konut kredisinin geri ödemesi davacının iddialarının aksine aylık 2.200,00TL değil 2.002,53 TL’dir.

İşbu meblağlar da müvekkilimizin hesabından ödenmiş olduğundan davacının işbu meblağların tam tutarlarının bilmemesi normaldir.

Ayrıca Kredinin 17. Taksiti olan (17. Ay dahil) 11.03.2013 tarihinde yine evlilik birliği içerisinde müvekkilimizce ( 38.505 TL) kredide yapılandırma yapılmış olunup aylık kredi ödemesi yine davacının iddialarının aksine 1830TL’ye değil 1.380,57 TL’ye düşürülmüştür. Daha önce de belirttiğimiz üzere davacının ödemediği meblağları tam olarak bilmesi mümkün olmamakla birlikte işbu hususlardan da kredi ödemeleri ile müvekkilimizin ilgilendiği sabittir.

Kaldı ki Bahsi geçen tarihlerde yine davacının uzun bir süre çalışmadığı SGK kayıtlarında sabit olmakla birlikte sonrasında işe başladığında kendisinin maaşı işbu dava iddialarından olan 2.500,00TL değil, 2.200,00TL olmakla birlikte işbu husus gerek SGK kayıtlarından gerekse taraflar arası görülmekte olan boşanma davası 11.01.2018 tarihli dava dilekçesindeki kendi beyanlarından sabittir. Davacının rakamları dava durum ve koşullarına göre değiştirerek beyan etmesi sayın mahkemenizi yanıltma amaçlı olup hukuka aykırıdır.

Davacı çalışmadığı dönemin sonunda kendi beyanlarında da belirttiği üzere AB İnvest çalışmış ve hamilelik süresinde işten ayrılmıştır. Daha sonra Akın Hukuk bürosunda işe başlamış akabinde buradan da ayrılmış ve DKY firmasına geçmiştir.

Görüleceği üzere kıdemini dahi tamamlamadan bir çok iş değişikliği yapmış olan davacının sabit ve belirli bir iş hayatı bulunmamaktadır. Bu süreçte davacı kış aylarında çalışmış ve 2 sene boyunca yaz aylarını müvekkilimiz farklı şehirlerde inşaat şantiyelerinde çalışmakta iken Mersin Davul tepe de bulunan yazlıklarında geçirmiş ve herhangi bir işte çalışmamıştır. SGK kayıtlarından ve mahkemeye sunulan şahit beyanlarından da işbu hususlar sabit olacaktır.

2.Çalışmakta olan müvekkilimiz ay ay kendi gelirinden kredi borçlarını öderken, sabit bir iş hayatı dahi olmayan yeni çocuk sahibi olmuş davacının, ek iş olarak danışmanlık yaparak kendini zor duruma düşürmesi dolayısıyla müvekkilimizin çekmiş olduğu krediyi büyük meblağlar ödeyerek yapılandırma gayretine girmesi dışarıdan bakıldığında ve delillerden de sabit olduğu üzere gerçekler ile bağdaşmayan iddialardır.

Borcu yapılandırmaya müvekkilimiz gitmiş olup işbu hususlar banka kayıtlarından zaten sabittir.

Kaldı ki bir an için davacının işbu beyanlarının gerçek olduğunun kabulü halinde dahi davacı tarafından da beyan edildiği üzere davacının katkıda bulunduğunu veya kazandığı edinimler evlilik birlikteliği içerisinde edinilmiş edinimler olmakla davacının kendi beyanları kapsamında işbu edinimlerin Sayın Mahkemenizce yapılacak tespit kapsamında Medeni Kanun madde 219/1 kapsamında değerlendirilmesi gereken edinimlerdir.

Dolayısı ile işbu davanın konusu kapsamında tespiti ve müvekkilimizin katılım payının belirlenmesi gerçekleşmemektedir.

D.SARİSSA EVLERİNDEKİ TAŞINMAZIN 460.000,00TL’YE SATILMASI VE 40.000,00TL’YE DAVACININ KENDİ ARABASININ SATILMASI ÜZERİNE ELDE EDİLEN 500.000,00TL’NİN DİĞER EV BAKIMINDAN VERİLMİŞ OLAN 100.000,00TL PEŞİNAT BİRLEŞİMİ OLAN 600.000TL’NİN HALEN MÜLKİYETİ MÜVEKKİLİME AİT RİNGS İSTANBULDAKİ TAŞINMAZIN SATIN ALINMASI İÇİN KULLANILDIĞI İDDİALARI GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR.

1.Davacı , müşterek çocukları Ahmet’nin doğumunda takılan altınlar ile düğünden kalan altınlar ve doğum günlerinde hediye olarak takılan altınların da satılması ile kendisinin iş yerinden aldığı tazminatın birleşimi olan 100.000,00TL’nin bir taşınmazın peşinatı olarak ödendiğini, ve fakat satıcının sözleşmeden dönmesi nedeni ile peşinat iadesinin müvekkilimiz hesabına yapıldığını, Sarissa evlerindeki taşınmazın 460.000,00TL’ye satılması ve 40.000,00TL’ye kendi arabasının satılması üzerine elde edilen 500.000,00TL’nin diğer ev bakımından verilmiş olan 100.000,00TL peşinat birleşimi olan 600.000TL’nin halen mülkiyeti müvekkilime ait Rings İstanbul da ki taşınmazın satın alınması için kullanıldığını, Rings İstanbul da ki taşınmazın 800.000,00TL’ye alındığını ve kalan 200.000,00TL’nin müvekkilimiz tarafından konut kredisi çekilmesi sureti ile ödendiğini beyan etmektedir.

Tüm ödemelerin müvekkil tarafından ödendiği Banka kayıtları ve ödeme dekontlarından sabittir. Bu husus davacının hesaplarında yapılacak inceleme neticesinde de ortaya çıkacaktır.

Davacı, başta evlilik birliğinin kurulması maksadı ile verilen altınların satıldığını beyan etmiş, daha sonra kendisinin katkıda bulunduğu iddialarına başkaca bir dayanak bulamayarak müşterek çocukları efenin doğumunda takılan altınları da bozduğunu beyan etmiş, işbu meblağlar da kendi iddialarına yetmediğinden, doğum günlerinde altın takıldığını iddia ederek bunların da bozulduğunu beyan etmektedir. Her iddiası ile davacı yeni bir altın günü ortaya atmaktadır. Hatta evlilik birlikteliği ve sonrasındaki altınlar yeterli gelmemiş ,kına ve nişan dahi işin içine girmiştir.

Kimin hangi doğum gününde altın takıldığı tarafımızca bilinmemekle birlikte işbu durum Türkiye de ki herhangi bir örf ve adete dayanılabilecek bir iddia dahi değildir. Doğum günlerinde altın alındığı iddiası ile işbu altınların satılarak müvekkilimize feri alınmak üzere verildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığı tarafımızca bilinse de işbu iddiaları ispat külfeti de davacının kendisindedir.

2.Dayanak ve mesnetten yoksun iddialar ile davacının müvekkil ve müvekkil ile olan evlilik birlikteliği kapsamında ki talepleri durmak bilmeden yükselmektedir.

İstemekte sınır tanımayan davacı işbu dava dilekçesinde müvekkilimizin adeta sefil ve 3’ün 5’in hesabını yapan bir şahıs olduğunu, neredeyse tüm ödemelerin kendisi tarafından büyük fedakarlıklar ile yapıldığını beyan etmekte iken taraflar arası görülmekte olan boşanma davasında ise müvekkilimizden boşanma davası ile fakirleşeceği iddiasına dayalı olarak maddi manevi 1 milyon tazminat talep etmektedir. İşbu talepleri zamanı davacı 15.500,00TL maaş ile çalışmakta ve kendi beyanları ile de sabit olduğu üzere dışarıdan da danışmanlık yapmaktadır.

3.Davacının iddialarının aksine , evlilik birliği içerisinde ortak kullanılması maksadı ile taraflar Ford Fiesta araç almış olup işbu araç da davacının iddialarının aksine 40.000,00TL’ye değil, 36.000,00TL’ye satılmıştır. Taraflar işbu arabayı zaten kendileri 31.500,00TL’ye almış olup araba ve arabadan elde edilen gelirle de tarafların ortak edinimi olmakla işbu iddialar zaten somut veriler ile sabitlenecek verilerdir.

4.Tenisa sonrası boşanma dava dilekçemizde de belirttiğimiz üzere davacı ve ailesinin ”bu nasıl bi ev, kopek bağlasan durmaz, biz böyle küçük eve alışık değiliz” baskıları sonucu Tenisa daki ev 440.000 TL ye satılmış ve HSBC deki kredi kapatılmıştır. Kalan bedel ile ise çok büyük bir riske girilerek daha öncede projesi takip edilen Rings İstanbul sitesinden 24.01.2022 tarihinde yapılan rezervasyon sözleşmesi ile Z blok 5 nolu bağımsız bölümü 264 m2 daire bürüt kullanımı + 122 m2 bahçe eklentisi ile A1 tipi daireyi 900.000 TL almak için Kadim İnş.ve tic. Firması ile anlaşılmıştır.

ÖDEMELER :

Ödeme 25.01.2016 tarihinde 8.000 TL kaparo olarak müvekillimiz tarafından Kadim yapının hesabına gönderilmiştir.

Ödeme 09.02.2016 tarihinde saat 10:56 da müvekkilimizin HSBC Avcılar şubesindeki hesabından 11.182,15 TL ( Alım Satım Harcı) Kadim yapının hesabına gönderilmiştir.

Ödeme 16.02.2016 tarihinde saat 11:38 de müvekkilimizin HSBC Avcılar şubesinde ki hesabından 107.000 TL Selin yapının hesabına gönderilmiştir.

Ödeme olarak 16.02.2016 tarihinde saat 11:48 de müvekkilimizin Yapı Kredi bankasındaki hesabından 257.000 TL Selin yapının hesabına gönderilmiştir.

Ödeme Olarak 16.02.2016 tarihinde 120 vadeli taksitler ve 5 adet ( 20.000 TL) ara ödeme olacak şekilde anlaştığım Ziraat bankasından müvekkilimizin çekmiş olduğu 228.000 Ana para tutarındaki 396.937,13 TL’lik kredi ile müvekkilimiz tarafından Kadim yapının hesabına Ziraat Bankası tarafından gönderilmiştir .

Ödeme olarak 16.02.2022 tarihinde yine HSBC bankasından 115.000 TL + 85.000 TL para çekilerek elden Kadim Yapıya verilmiştir.

Toplam müvekkilimizin şahsından çıkan meblağ 811.182,15 TL + ( taşınma, mobilya, tadilat….)’dir.

Bugüne kadar müvekkilimizce çekilmiş olan tüm krediler kendisi tarafından ödenmiş olup işbu iddialar banka hesaplarından da sabittir.

E.MÜVEKKİLİMİZE AİT ŞİRKET HESAPLARINDA YÜKLÜ MİKTARDA PARA OLDUĞU İDDİALARIDA GERÇEKLER İLE BAĞDAŞMAMAKTADIR.

İşbu şirketlerden müvekkilimiz hesabına davacının iddia ettiği üzere milyonlar gönderilmemiş olmakla firmaların finansal durumları defter ve kayıtlardan sabit olmakla davacının bu hususa ilişkin beyanları da gerçekler ile bağdaşmamaktadır. Kaldı ki bütün kurulum sürecini en yi kendisi bildiği firmalar bakımından bu beyanlarda bulunarak mahkemenizde yanlış bir kanaat yaratma gayesine girmesi davacının nihai amacının kazanım olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Hiçbir somut delil ve emare olmadan en iyi kendisi tarafından bilindiği üzere müvekkilimizin yıllarca süren emek ve gayretleri ile alınan taşınmazın tüm bedelinin adeta kendisi tarafından ödendiğine ve katkı payı hususuna ilişkin iddialarının gerçekler ile bağdaşmadığı yapılacak incelemeler kapsamında da ortaya konulacaktır.

Evlilik birliği içerisinde, kendi doğum gününde altın takıldığı iddiasında bulunan ve işbu altınları bile ortak ev almak sureti ile bozdurduğunu iddia eden ancak aynı zamanda boşanma davasında da faizi ile iadesini talep eden davacının boşanma dava dilekçesi ile işbu dava dilekçesi yan yana konulduğunda zaten kendi içerisinde beyanlarının çeliştiği somut olarak ortadadır.

Davacının iddiaları mesnetsiz olmakla birlikte gerçeği yansıtamayacak derecede ütopik ve boşanmada davasındaki beyanları ile çelişkiler içermiş olduğu sabit olmakla Tarafların iddiaları gerek banka dökümleri gerek dekontlar ve gerekse sözleşmeler gibi somut veriler ile sabit olabilecek iddialardır. Herhangi bir somut veriye dayanmadan yalnızca isteyen davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığı yargılama sürecinde ortaya çıkacak olup müvekkilimizin haklılığı ortaya çıkacaktır.

İspat Delilleri: T.C. İstanbul Anadolu 10. Aile Mahkemesi’nin 2022/6227 E. sayılı dosyası , taraflara ait banka hesap dökümleri, taraflara ait ev alım satım sözleşmeleri, tapu kayıtları, SGK kayıtları , trafik tescil kayıtları, bilirkişi incelemesi, tanık,davaya konu taşınmazlara ilişkin kredi sözleşmeleri, ödeme planları, Kanuni ve takdiri her türlü delil delil.

Kanuni Sebepler : Davamızla ilgili her türlü Sair Kanun ve Mevzuat.

Netice ve Talep: Yukarıda detaylıca izah edilen nedenler ile Fazlaya ilişkin tüm haklarımız saklı kalmak kaydı ile ;

1.Öncelikle taraflar arasındaki evlilik birliği devam ettiğinden malların tasfiyesini talep etme şartı oluşmadığından davanın reddine Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise boşanmaya ilişkin görülmekte olan davanın bekletici mesele yapılasını ,

2.Evlilik birliği devam etmesi dolayısıyla müvekkilimizin mal kaçırmasını tedbiren mülkiyeti müvekkilime ait taşınmaza haksız yere konulan tedbirin kaldırılmasına,

3. Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise karşı tarafın haksız çıkmasını dolayısıyla müvekkilimizin malından tasarruf edememesini temin ihtiyaten tedbire konu taşınmaz bakımından rayiç değer tespiti yapılarak teminat yatırılmasına karar verilmesine,

4.Davacının dilekçemizde belirtilmiş olan ve Sayın Mahkemenizce belirlenecek banka hesapları ,taşınır ve taşınmazlarına Medeni Kanun madde 219/1 kapsamında TEDBİR KONULMASINA

5. Müvekkil adına kayıtlı taşınmaz bakımından bireysel konut kredi ödemeleri de dikkate alınarak boşanma davasının akabinde yapılan ödemelerin müvekkilin kişisel ödemeleri olduğu da dikkate alınarak boşanma davasının akabinde karar tarihine kadar yapılan ödemelerin mal rejimi tasfiyesi hesaplamasında dikkate alınmasını

6.Ekleme ve denkleştirmeden elde dilecek değerler de dahil edilmek sureti ile tarafların edinilmiş mal ve kazanımlarının toplam değerinin bulunması ile bunlara ilişkin borçların çıkarılması akabinde artık değerin eklenilmesi sonucu bulunacak değerlerin takası usulü ile davacının yapılacak mali durum araştırması ve adına kayıtlı mallar üzerinden yapılacak araştırma neticesinde tespit edilecek adına kayıtlı mal ve edinilmiş değerlerinden müvekkil payına düşen katkı ,katılma , değer artış payı ve artık değer alacaklarının hesaplanmasını

7.Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine

Karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

Davalı Vekili

Av. xxx xx

Yorum yapın

Open chat
Merhaba 👋
Size yardımcı olabilir miyiz?
Hemen Ara