Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesi kapsamında yer alan şantaj suçu, bireylerin huzurunu bir hayli sarsan ciddi suçlar arasında yer alır. Bu konu, baskı altında bir menfaat elde etme gayretinde bulunan kişilerin karşılaşacağı cezai yaptırımları açıklığa kavuşturmaktadır. Şantaj suçunun cezai sonuçlarından, bu suçun ispatlanma sürecine, özellikle tehlike arz eden mesajlaşma ve internet gibi modern iletişim yolları üzerinden gerçekleştirilmesine kadar birçok önemli başlık ele alınmaktadır.
Sayfa İçeriği
Şantaj Suçu – TCK 107 Nedir?
Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 107. maddesinde açıkça tanımlanan ve bireylerin özgürlüğüne kasten müdahale eden bir suç türüdür. Kişisel çıkar sağlamak amacıyla tehdit kullanarak bir başkasını zarar verecek bir şey yapmaya ya da yapmamaya zorlamayı ifade etmektedir. Şantaj suçu, sadece tehdit edilen kişinin değil, aynı zamanda üçüncü kişilerin de zarar görmesi ihtimaliyle gerçekleşebilmektedir.
Bu suç türünde odak noktası failin, mağduru bir üstünlük karşısında; yani belirli bir çıkar elde etme amacı güderek, mağdurun iradesini etkileyen bir baskı kurmasıdır. Bu husus TCK’nın 107. Maddesinde açıkça belirtilmiştir.
Madde 107- “(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.”
Şantaj suçu, toplumun huzurunu ve bireylerin güvenliğini doğrudan etkileyen ciddi bir suçtur ve Türk Ceza Kanunu’nda bu suça karşı ciddi yaptırımlar öngörülmüştür. Şantaj suçu ile mücadele, bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Şantaj Suçu Cezası
Şantaj suçu cezası, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 107. maddesinde detaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Tanımlama ile birlikte bu suçu işleyen kişilere verilecek cezalar da açıkça düzenlenmiştir. Buna göre;
– TCK’nın 107/1 kapsamında şantaj suçunu işleyen kişilere bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilir.
– TCK’nın 107/2 kapsamında şantaj suçunu işleyen kişilere de birinci fıkraya göre ceza verilir.
Bu suçla ilgili olarak yargılanan kişiler, TCK’nın ilgili hükümleri doğrultusunda, kamu davası açılması sonucunda ceza alabilmektedirler. Şantaj suçu, hukuka aykırı bir davranış olduğu için, adalet sistemimiz tarafından ciddi bir suç olarak değerlendirilmekte ve Türk Ceza Kanunu ile ceza miktarlarının titizlikle düzenlendiği görülmektedir.
Şantaj Suçunun Özellikleri
- Şantaj Suçunda Soruşturma Usulü
Şantaj suçu şikâyete tabi suçlar arasında yer almamaktadır. Bu sebeple dava zaman aşımı süresi içerisinde suçun işlendiğinin öğrenilmesi akabinde yetkili makamlarca fail hakkında şikâyet aranmaksızın resen soruşturma başlatılacaktır. Şantaj suçunun dava zaman aşımı süresi ise 8 yıldır.
- Şantaj Suçunda Kovuşturma Usulü
Şantaj suçu kapsamında fail hakkında yapılan soruşturma neticesinde Cumhuriyet Savcısı tarafından failin söz konusu suçu işlediğine dair yeterli delillerin toplanması halinde fail hakkında iddianame düzenlenecektir. Söz konusu iddianame ile failin cezalandırılması amacıyla failin ceza mahkemesince yargılamasının devam edilmesi talep edilir. Kovuşturma aşamasında ceza mahkemesince elde edilen deliller ışığında failin şantaj suçunu işlediğinin sabit görülmesi halinde fail, ceza mahkemesince cezalandırılır.
- Şantaj Suçunda Gözaltı Hükümleri
Fail/ failler hakkında soruşturma dosyası açılması halinde, failin kolluk tarafından ifadesinin alınması gerekecektir. İfade işlemleri ardından kişinin “ mevcutlu “ olarak savcılığa sevk edilmesi koşulları sağlandığı takdirde fail kolluk kuvvetlerince gözaltına alınır. Gözaltı süreci failin savcılığa sevk edilmesi ile son bulacaktır.
- Şantaj Suçunda Tutuklama Tedbiri
Fail hakkında açılan soruşturma dosyası ile ifade vermeye çağrılan fail hakkında savcılığın talimatı ile gözaltı kararı verilir. Gözaltına alınan fail ifade vermek üzere ilgili adliyeye sevk edilir. Bu aşamada Cumhuriyet savcısı tarafından failin ifadesine başvurulur. Bu aşamadan sonra cumhuriyet savcısı tarafından fail hakkında adli kontrol tedbiri ya da tutuklama tedbiri talebi gündeme gelecektir. Cumhuriyet savcısı tarafından talep edilen tedbir/ tedbirler, bağlı bulunan Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından karara bağlanır. Buna göre Cumhuriyet savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimliği tarafından şartların oluşmasına bağlı olarak failin tutukluluğuna karar verilebilecektir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun m.100/4’te; “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” düzenlemesi mevcuttur. Bu halde şantaj suçunun cezasının üst sınırı 2 yıldan fazla olduğundan dolayı, bu kapsamda işlenen suçlar bakımından tutuklama tedbiri kararı verilebilecektir.
- Şantaj Suçunda Uzlaşma Kurumu
Uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için söz konusu suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlardan olması gerekmekte veya CMK’nın 253. Maddesinde sayılan suçlardan olması gerekmektedir. Şantaj suçu soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabi suçlardan olmayıp; aynı zamanda CMK’nın 253 maddesinde sayılan suçlar arasında da yer almamaktadır. Bu halde mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi de davanın düşmesi sonucunu doğurmayacaktır. Bu sebeple şantaj suçu uzlaştırma kapsamında değildir.
- Şantaj Suçunda Korunan Değer
Şantaj suçunda korunan hukuki değer; bireylerin özgür iradeleri neticesinde karar verebilmeleridir. Şantaj suçu ile birlikte; fail, Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayarak mağdurun özgür iradesi dışına çıkmasını sağlamaktadır. Bu halde mağdurun özgür iradesi ile karar verebilme hakkı ortadan kalkmaktadır.
Şantaj Suçunun Unsurları
- Şantaj Suçunun Maddi Unsurları
- Şantaj Suçunda Fail
Şantaj suçunda fail; Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişidir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere; herkes bu suçun faili olabilir.
2- Şantaj Suçunda Mağdur
Şantaj suçunda mağdur; haksız çıkar sağlamak amacıyla zorlanan kişidir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere; herkes bu suçun faili olabilir.
3- Şantaj Suçunda Fiil
TCK’nın 107/1 kapsamında kalan şantaj suçunda fiil; Hakkı olan veya yükümlü olunan bir şeyin yapılacağında veya yapılmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamaktır.
TCK’nın 107/2 kapsamında kalan şantaj suçunda fiil; Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulmasıdır.
- Şantaj Suçunun Manevi Unsurları
TCK’nın 107. Maddesinde düzenlenen şantaj Suçunun Manevi unsuru “kast ”tır. Bu nedenle söz konusu suç yalnızca kasten işlenebilmektedir. Kanun maddesinden de açıkça anlaşılacağı üzere; bu suçun taksirli hali düzenlenmemiştir.
Şantaj Suçunun Özel Görünüş Halleri
- Şantaj Suçunda Suça Teşebbüs
Şantaj suçu; her ne kadar sırf hareket suçlardan ise de bazı durumlarda söz konusu suçnun teşebbüs aşamasında kalması gündeme gelebilmektedir. TCK’nın 35. Maddesinde de teşebbüs aşamasında kalmış suçlar için bir düzenleme mevcuttur. Buna göre;
“ Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”
TCK’nın 35 maddesinde belirtilen unsurların varlığı halinde; şantaj suçu teşebbüs aşamasında kalacaktır ve failin ceza miktarı buna göre belirlenecektir.
- Şantaj Suçunda Suça İştirak
Şantaj suçunda iştirak mümkündür. Bu nedenle şantaj suçunun işlenebilmesi için faile yardım edilmesi, failin azmettirilmesi de mümkündür.
- Şantaj Suçunda İçtima
Şantaj suçunun aynı kişiye karşı farklı zamanlarda işlenmesi veya Aynı zamanda suçun tek bir fiille birden fazla mağdura karşı işlenmesi halinde TCK’nın 43. Maddesinde düzenlenen Zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır.
Söz konusu şantaj suçu işlenirken farklı suç tipleri de ihlal edildiği takdirde fikri içtima hükümleri uygulanacaktır. TCK’nın 44. Maddesinde düzenlenen Fikri İçtima şartlarının oluşması halinde fail en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılır. TCK’nın 44. Maddesi şu şekildedir;
“ İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”
Şantaj Suçu Nasıl İspatlanır?
Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK) 107. maddesi uyarınca tanımlanmış bir suçtur ve genel olarak bir kişiye hukuka aykırı bir yarar sağlatmak amacıyla tehdit kullanımını kapsamaktadır. Peki, şantaj suçu nasıl ispatlanabilir?
Öncelikle, şantaj suçunun ispatı için mağdurun iddialarını destekleyen somut delillere ihtiyaç vardır. İspat süreci çeşitli adımlardan oluşur ve her adım titizlikle yürütülmelidir:
- Tehdidin Varlığı: Şantaj suçunun varlığının kanıtlanmasında ilk aşama, tehdidin gerçekten yapıldığının ispatlanmasıdır. Bu, ses kayıtları, yazılı mesajlar veya şahit ifadeleri gibi kanıtlarla mümkündür.
- Zorlayıcı Nitelik: Tehdidin mağduru şantaj suçu bakımından öngörülen hukuka aykırı bir yarar sağlama hususunda zorlayıcı nitelikte olması gereklidir. Bu, tehdidin ciddi ve yararı sağlamaya yönelik olmasını gerektirir.
- İlliyet Bağı: Tehdit ile yarar sağlama arasında mantıklı ve doğrudan bir ilişkinin bulunduğunun gösterilmesi ispat için önemlidir.
- Mağdurun Teslimiyeti: Mağdurun tehdide boyun eğerek istenilen hukuka aykırı yararı sağladığının ispatı, suçun tamamlandığını kanıtlar.
Bu aşamalarda, delillerin mahkemede kabul edilebilirliği ve güvenilirliği, şantaj suçunun ispatında kritik öneme sahiptir. Ayrıca, Türk hukuk sisteminde, suçun işlendiği konusunda şüphenin ötesinde bir kanaate varılması suçun sabit olduğu anlamına gelir. Bu yüzden delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sırasında şüpheden uzak, objektif bir yaklaşım izlenmelidir. Her bir delilin, şantaj suçunun unsurlarını aydınlatacak şekilde sunulması ve değerlendirilmesi, davada hakkaniyetli bir karar verilmesininin sağlanması adına büyük önem taşır.
Tehdit Suçu ile Şantaj Suçu Arasındaki Farklar
Şantaj ve tehdit suçları, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) ayrı maddelerle düzenlenmiştir ve genel hatlarıyla birbirlerine benzer unsurlar içermelerine rağmen, temel farklılıklar bulunmaktadır. “Şantaj suçu” ve tehdit suçu arasındaki farkları inceleyecek olursak:
Hukuki Tanımlar:
- TEHDİT SUÇU: Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle:12/5/2022-7406/6 md.) Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
- ŞANTAJ SUÇU: Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
- Amaç ve Fayda Unsurları:
- Tehdit suçunda, failin amacı doğrudan bir yarar sağlamak olmayabilir; korkutma, sindirme gibi amaçlar ön planda olabilir.
- Şantaj suçunda ise fail, mağduru belli bir hareketi yapmaya veya yapmamaya zorlarken, bu tehditle kendisi için bir çıkar yaratmayı amaçlar. Şantaj suçu, özellikle “yarar sağlama” unsuru ile tehdit suçundan ayrılır.
Yarar Sağlama:
- Tehdit suçunda mağdur üzerinde baskı kurulsa bile failin yarar sağlaması gerekmez.
- Şantaj suçunda ise failin yarar sağlaması, suçun varoluş sebebidir. “Şantaj suçu” Türk Ceza Kanunu kapsamında, yarar sağlama kriteriyle özelleştirilmiş bir suç türüdür.
Bu iki suç türü arasındaki farkları net bir şekilde ayırt etmek, uygulanacak cezai yaptırımlar açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, her iki suçun, failin niyeti ve mağdur üzerindeki etkisi dikkatle incelenmelidir. Adalet sisteminde bu incelikler, olayların doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve mağdurların haklarının korunması için kritik öneme sahiptir.
Mesajla ve Telefon Araması Yoluyla Şantaj Suçu
Şantaj suçu, teknolojinin ilerlemesi ve iletişim araçlarının yoğun kullanımı ile birlikte, farklı biçimlerde gerçekleştirilebilen bir suç türüdür. Günümüzde, mesajlaşma servisleri ve telefon aramaları, failler için popüler yöntemler arasına girmiştir.
Şantaj suçu, internet veya telefon aracılığı ile yapıldığında, delillerin tespiti ve korunması teknik olarak daha kolay olabilmektedir. Bu noktada, suçun mağdurları, kanıt teşkil eden mesajları ve telefon kayıtlarını yasalara uygun bir şekilde saklamalı ve en kısa sürede yetkili makamlara başvurmalıdır.
Nitekim hukuka aykırı olarak elde edilen bir delil, şantaj suçu soruşturması veya kovuşturması kapsamında delil olarak kabul edilmeyecektir. Bu yüzden mağdurların, şantaj suçu ile mücadelede dikkatli ve bilinçli olmaları gerekmektedir.
İnternet Üzerinden Şantaj Suçu
İnternetin hayatımıza derin bir şekilde nüfuz etmesiyle, şantaj suçu da sanal ortama taşınmıştır. İnternet üzerinden gerçekleştirilen şantaj, çoğunlukla kişisel verilerin, fotoğrafların ya da özel mesajların ifşa edilme tehdidi ile yapılmaktadır. Şantaj suçu kapsamında değerlendirilen bu tür eylemler, ayrıca siber zorbalığın da bir parçasıdır.
Kişiler arasında özel olarak paylaşılan bilgilerin, karşı taraf tarafından kötü niyetle ve zarar verme amacı taşıyarak tehdit unsuru olarak kullanılması, şantaj suçunu oluşturmaktadır.
Şantaj suçunda failler, mağdurların şerefini, itibarını veya ekonomik değerlerini hedef alarak, bir menfaat sağlamayı amaçlamaktadırlar. İnternetin anonim yapısı, suçluların kimliklerini gizlemelerine imkân tanısa da, bu eylemler çoğu zaman dijital izler bırakarak, hukuki takibe olanak sağlamaktadır.
İnternet üzerinden işlenen şantaj suçlarında, mağdurların haklarını koruma ve suçluları adalete teslim etme noktasında güçlü bir mevzuata sahip olan ülkemiz, bu konuda ciddi adımlar atmaktadır. Mağdurların maruz kaldıkları olumsuz durumları yetkili mercilere bildirmeleri, suçun ortaya çıkarılmasında ve faillerin cezalandırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu suçu ispatlama süreci genellikle teknik incelemeler ve dijital delillerin toplanmasını içerir. Hızla gelişen teknolojinin, kolluk kuvvetlerine sunmuş olduğu imkânlarla birlikte, şantaj suçunu ispatlamak ve failleri adalete teslim etmek günümüzde daha mümkün hale gelmiştir.
Şantaj Suçu ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 107. maddesi gereğince bir kişinin başka bir kişiye karşı hukuka aykırı bir yarar sağlamak amacıyla tehdit etmesi ve bu suretle mağduru bir şey yapmaya ya da yapmamaya zorlaması olarak tanımlanmaktadır. İşlenen bu suçun cezai sonuçları ise, yargılama sürecinde kanunun öngördüğü koşullar altında farklılık gösterebilmektedir. Bu sonuçlardan birisi de Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şu durumlarda gündeme gelir:
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması gerekmektedir.
- Suç nedeniyle mağdurun uğradığı zararın giderilmesi gerekmektedir.
- Mahkemece sanığın tekrar suç işlemeyeceği kanaatine varılması gerekmektedir.
- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmesi gerekmektedir.
HAGB kararı alındığında, sanık belirli bir denetim süresine tabi tutulur ve belirli şartlara uyması talep edilir. Eğer bu süre zarfında yeni bir kasıtlı suç işlenmezse, hakkında verilen hüküm ortadan kalkar ve şantaj suçu kayıtlara geçmez. Ancak, denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlenirse, fail, hem yeni suçtan hem de ertelenen şantaj suçu cezasından sorumlu tutulacaktır.
Bu nedenle, şantaj suçu gibi ciddi bir suçun sonuçları, HAGB gibi hukuki düzenlemeler aracılığıyla hafifletilebilse de, kanuni koşullara uyulmadığında ağır cezai yaptırımlar söz konusu olabilmektedir. Her bir olayın koşulları ve kanunun gerekleri çerçevesinde değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Şantaj Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK)’nın 107. maddesi kapsamında düzenlenmiş bir suç tipidir. Bu suçun soruşturulması ve yargılanması için görevli ve yetkili mahkemelerin belirlenmesi, adaletin sağlıklı işleyişi açısından büyük öneme sahiptir.
Görevli Mahkeme
Şantaj suçunda görevli mahkeme, Asliye Ceza Mahkemesi’dir.
Yetkili Mahkeme
Şantaj suçunda yetkili mahkeme ise; suçun işlendiği yer mahkemesidir.
Şantaj Suçuna Yönelik Yargıtay Kararları
Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 107. maddesinde tanımlanmış olup, bu madde gereğince yapılan eylemler ciddi hukuki sonuçlara neden olabilmektedir. Bu kapsamda, Yargıtay’ın şantaj suçuyla ilgili kararları büyük önem taşımaktadır. Zira bu kararlar, şantaj suçu hükümlerin yorumlanması ve uygulanması açısından temel teşkil etmektedir.
“ 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 107 maddesindeki “(Ek fıkra 29.06.2005 tarihli ve 5377 sayılı Kanun m. 14) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, tehdit eyleminin TCK 107/2 maddesinde düzenlenen şantaj suçunun bir unsuru olması nedeniyle,5237 sayılı Kanun’un 42. maddesi gereğince tehdit suçundan ayrıca mahkûmiyet hükmü kurulamayacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle; tehdit suçundan suça sürüklenen çocuğun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1, 31/3, 62/1 ve 52. maddeleri gereğince 320 TL adli para cezası ile mahkumiyetine yönelik … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarihli ve … sayılı kararında isabet bulunmamaktadır…” ( Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/30766 E. 2022/4684 K.15.02.2022 Tarih )
“ Eşinden ayrılma sürecinde olan katılan …’nın hastanede temyiz kapsamı dışında bulunan diğer sanık … ile tanıştığı ve boşanma davasından bahsettiği, sanık …’in de katılana tanıdığı avukat olduğunu, bu konuda kendisine yardımcı olabileceğini söyleyerek yanından ayrıldığı, bir süre sonra sanık …’in katılanı arayarak boşanma davası konusunda konuşmak üzere çağırdığı, sanık …’in, sanık …’ü kardeşi olarak tanıtarak, katılan ile birlikte evlerine gittikleri, sanıkların katılandan davaya bakacak avukata vermek üzere 500 TL para aldıkları, ardından katılan …’nın sanık … ile geceyi birlikte geçirdikleri, ardından katılan …’nın memleketine döndüğü, bu kez sanık …’ün katılana mesaj atarak “diğer sanığın eşi olduğunu, bu konuda kendisine yalan söylediklerini, birlikte oldukları anları kameraya aldığını, kendisine 10.000 TL para vermemesi halinde bu görüntüleri internet ortamında yayacağını, ailesine ve çocuklarına rezil edeceğine” dair mesajlar çektiği, katılanın bu konuyu görüşmek amacıyla sanık … ile buluşmak istediğini bildirdiği ve buluşma yerine gelen sanık …’ün güvenlik kuvvetleri tarafından yakalandığı, sanığın tevil yollu ikrar içeren savunmaları, katılan beyanı, mesaj tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından dolandırıcılık ve şantaj suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiştir.” ( Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/1824 E. 2017/21851 K. 31/10/2017 Tarih )
“ Oluş ve dosya içeriğine göre; yakınıcı ile sanığın iki yıl arkadaşlık yapıp ayrıldıkları, birlikte oldukları sürede cinsel ilişkiye girdikleri, sanığın yakınıcı ile cinsel ilişkiye girdikleri sırada birtakım fotoğraflar çekerek cep telefonuna kaydettiği, yakınıcı ile arkadaşlığı bittikten sonra telefonla arayarak “Cumartesi gününe kadar 300 TL getirmezsen görüntülerini internet ortamında yayınlayacağım” diyerek tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında; sanığın eylemi 5237 sayılı TCK’nın 107/2. maddesine uyan şantaj suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı biçimde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş…” ( Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2012/10893 E. 2012/13123 K. 03.07.2012 Tarih )
“ Eşinden ayrılma sürecinde olan katılan …’nın hastanede temyiz kapsamı dışında bulunan diğer sanık … ile tanıştığı ve boşanma davasından bahsettiği, sanık …’in de katılana tanıdığı avukat olduğunu, bu konuda kendisine yardımcı olabileceğini söyleyerek yanından ayrıldığı, bir süre sonra sanık …’in katılanı arayarak boşanma davası konusunda konuşmak üzere çağırdığı, sanık …’in, sanık …’ü kardeşi olarak tanıtarak, katılan ile birlikte evlerine gittikleri, sanıkların katılandan davaya bakacak avukata vermek üzere 500 TL para aldıkları, ardından katılan …’nın sanık … ile geceyi birlikte geçirdikleri, ardından katılan …’nın memleketine döndüğü, bu kez sanık …’ün katılana mesaj atarak “diğer sanığın eşi olduğunu, bu konuda kendisine yalan söylediklerini, birlikte oldukları anları kameraya aldığını, kendisine 10.000 TL para vermemesi halinde bu görüntüleri internet ortamında yayacağını, ailesine ve çocuklarına rezil edeceğine” dair mesajlar çektiği, katılanın bu konuyu görüşmek amacıyla sanık … ile buluşmak istediğini bildirdiği ve buluşma yerine gelen sanık …’ün güvenlik kuvvetleri tarafından yakalandığı, sanığın tevil yollu ikrar içeren savunmaları, katılan beyanı, mesaj tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından dolandırıcılık ve şantaj suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiştir.” ( Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/1824 E. 2017/21851 K. 31/10/2017 Tarih )
Sıkça Sorulan Sorular
Şantaj Suçu Nedir?
Şantaj suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 107. maddesinde tanımlanmış bir suç tipidir. Bir kişinin, Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlanması durumudur. Bu eylem, mağduru maddi ya da manevi bir zarara uğratmayı amaçlar ve hukuki düzenin koruduğu kişisel hak ve özgürlükleri ihlal eder.
Şantaj Suçu İçin Hangi Cezalar Uygulanır?
Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.
Şantaj Suçu Nasıl İspatlanır?
Şantaj suçu, genellikle tehdit içerikli sözlü, yazılı mesajlar veya dijital iletişim yoluyla işlenebilmektedir. Suçu ispatlamak için mağdurun elindeki tehdit mesajları, ses kayıtları, video kayıtları, tanık ifadeleri ve diğer deliller önemli rol oynamaktadır.
Şantaj Suçunun Mağduru Nasıl Bir Yol İzlemelidir?
Şantaj mağduru, öncelikle en yakın kolluk kuvvetine (polis veya jandarma) başvuruda bulunmalı ve yaşanan olayı detaylı bir şekilde anlatmalıdır. Mağdur, yaşanan tehdit veya baskının kanıtlarını (mesajlar, mailler, ses/video kayıtları gibi) toplayarak ve şüpheli şahıslar hakkında bilgi vererek soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülmesine yardımcı olmalıdır.
Şantaj Suçu ile Tehdit Suçu Arasındaki Fark Nedir?
Şantaj suçu ile tehdit suçu arasındaki temel fark, şantaj suçunun, mağdura karşı bir yarar sağlama niyetiyle tehdit unsuru içermesidir. Yani şantaj suçunda failler, genellikle maddi bir çıkar veya üstünlük elde etmeye çalışır. Tehdit suçu ise, bir kişinin başka bir kişiyi korkutmak veya ona zarar vermekle tehdit etmesi ve bunu yaparken herhangi bir yarar beklentisi içinde olmaması durumlarında işlenmiş sayılır. Her iki suç türünde de mağdurun özgürlüğü üzerinde baskı kurulduğu için kanun önünde cezai yaptırımlar söz konusudur.