Tapu İptal ve Tescil Davasına Cevap Dilekçesi Örneği; tapu iptal ve tescil davalarında kullanılan cevap dilekçesi türüdür.
Sayfa İçeriği
Tapu İptal ve Tescil Davası
Tapu iptal ve tescil davalarından en çok kullanılanı muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davasıdır. Tapu iptal ve tescil davaları katı şekil şartlarına sahiptir. İddia edilen hususların tek tek ispatlanması gerekmektedir. Uygulamada genellikle tapu bedelinin düşük gösterilmesi, tapu bedelinin bankadan ödenmemesi gibi sebeplerle açılabilmektedir. Burada yapılmak istenen işlemden başka bir işlem vardır. Kişi yapılmak istenen işlemi saklar. Örneğin bağış yapmak istersen satış gösterilmesi uygulamada en çok karşımıza çıkandır. Tapu iptal ve tescil davası açıldığında yapılan işlemin gerçek olup olmadığı, gerçekse işlemin usule uygun yapılıp yapılmadığı araştırılmaktadır. Tapu iptal ve tescil davası cevap dilekçesi örneğidir.
Tapu İptal ve Tescil Davasına Cevap Dilekçesi Örneği
MERSİN 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO: 2024/8115 E.
CEVAP VEREN DAVALI:
VEKİLİ: Av. xxxxxxx.
DAVACILAR:
VEKİLİ:
KONU : Davacılar tarafından açılan Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil davasına yasal süresi içerisinde cevaplarımızın sunulması ile davaya konu taşınmazların muris tarafından müvekkilime bedeli karşılığında satıldığının, murisin davalı eşine söz konusu taşınmazları satış suretiyle devretmesinin mirasçılardan mal kaçırmak amacı taşıdığına karine teşkil etmeyeceğinin tespiti ile davacıların davasının REDDİNE karar verilmesi talebimizdir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Yukarıda esas numarası yazılı dosya kapsamında davacılar tarafından sunulan 01/05/2023 tarihli dava dilekçesi ile sayın mahkemenizde Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil davası açılmıştır. Yasal süresi içerisinde davaya karşı cevaplarımızı, itirazlarımızı ve beyanlarımızı sayın mahkemenize sunmaktayız. Davacılar tarafından açılan işbu dava haksız, kötü niyetli ve hukuki mesnetten yoksun olup; sayın mahkemenizce yapılacak olan yargılama neticesinde davanın REDDİNE karar verilmesi gerekmektedir. Şöyle ki;
09/03/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; ” miras bırakanın; adres ve parsel bilgilerini verdiğimiz taşınmazları satış yoluyla devrettiği görülse de işbu satış işlemi muvazaalı bir işlemdir. Zira; tapuda gerçekleşen devirlerde belirtilen satış bedeli taşınmazların gerçek bedelinden daha düşüktür. Nitekim; taşınmaların gerçek değeri ile tapu sicilinde gösterilen değer arasında oransızlık mevcuttur. Muris x; vefat eden eşinden olan kızları davacılar; X’e kendi mal varlığından miras payları oranında hakları olan taşınmazları herhangi bir bedel olmadan xye muvazaalı olarak satarak öz kızı olan davacıları mağdur etmiştir.
Davalı x nin kendisine ait herhangi bir geliri söz konusu değildir. Bu nedenle de; dava konusu taşınmazları alım gücü olmadığı aşikardır. ” denilerek yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu, tapu kayıtlarının davacıların miras payı oranında iptali ile davacıların miras hissesi oranında adına tapuya tesciline karar verilmesi talep edilmiştir. Söz konusu iddiaların tarafımızca kabulü mümkün değildir.
Zira müvekkile ile muris x 50 yılı aşkın süredir evli olup; söz konusu evlilik x’nin 14/01/2023 tarihinde vefat etmesi ile birlikte son bulmuştur. Müvekkil ile muris 50 yılı aşkın süre boyunca birbirlerine gerek eş gerekse de arkadaş olmuşlardır. İşbu davaya konu taşınmazlar da yine muris ile müvekkilimin ortak çabaları sonucunda alınmıştır.
2-) Davacılar tarafından her ne kadar murisin söz konusu taşınmazları mal kaçırmak saik ile müvekkilime görünürde satış fakat esasından bağışlama olarak devrettiği iddia edilmiş ise de bu hususun ispatına yönelik herhangi bir delil sunulmamıştır. Muris muvazaasında, miras bırakanın gerçek irade ve amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğunu, gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesindeki;
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmü ve gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190/1. maddesindeki “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” hükmü uyarınca davacı tarafça kanıtlamalıdır. Fakat davacılar vekili tarafından dosyaya ispata elverişli herhangi bir somut delil sunulmamıştır. Bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
3-) Davacılar tarafından her ne kadar taşınmazların gerçek değeri ile tapu sicilinde gösterilen değerlerinin orantısız olduğu ve müvekkilin kendisine ait herhangi bir geliri söz konusu olmaması sebebiyle alım gücünün olmadığı iddia edilmiş ise de bu iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Zira müvekkilim Almanya’da ikamet etmekte, taşınmazların satış tarihinde de Almanya’da temizlik görevlisi olarak çalışmaktaydı ve Euro kazanmaktaydı. Müvekkilimin aylık geliri taşınmazların satış tarihi itibari ile yüksek olup; bu husus dinleteceğimiz tanıklarla da ispata erecektir.
Davacılar tarafından yalnızca satış bedeli üzerinden iddialarda bulunularak muris muvazaasının varlığı ispat edilmek istenmiş ise de; yerleşik Yargıtay içtihatlarında da açıkça görüleceği üzere; satış bedelinin düşük olması başlı başına muris muvazaasının varlığını karine oluşturmayacaktır.
“Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan eldeki davada, taşınmazın çıplak mülkiyeti tapuda satış gösterilmek suretiyle davalıya temlik edilmiş ise de devir karşılığında bir bedel ödediği yönünde savunması ve ödeme gücü bulunmayan davalının murisin eşi olduğu da gözetildiğinde yapılan devrin gerçek yönünün satış değil, bağış niteliğinde olduğu açıktır. Böyle olunca, Borçlar Hukuku anlamında muvazaa mevcut ise de muris muvazaasından söz edilebilmesi için murisin temliki yaparken MİRASÇILARINDAN MAL KAÇIRMA İRADESİYLE HAREKET ETTİĞİNİN KANITLANMASI GEREKMEKTEDİR.
Dosyadaki deliller bu açıdan değerlendirildiğinde ise öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı tarafça miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir bir nedeninin varlığı ortaya konulup kanıtlanamadığı, tanık beyanları bir bütün olarak irdelendiğinde murisle mirasçıları arasında mal kaçırmasını gerektirir bir durumun bulunmadığını göstermektedir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/479 E. 2019/1178 K. 14.11.2019 Tarih )
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da açıkça belirtildiği üzere; muris muvazaasından söz edilebilmesi için murisin mirasçılarından mal kaçırmak saik ile hareket etmesi gerekmektedir. Fakat dava dilekçesi incelendiğinde görüleceği üzere; yalnızca satış bedelinin düşük olması, müvekkilimin alım gücünün olmaması iddiaları üzerinde durulmuş, gerçekte bağış görünürde satış olduğu iddia edilen işlemin muvazaalı olduğu iddia edilmiştir. Söz konusu iddiaları kati surette kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için müvekkil ile muris arsında gerçekleştirilen satışın muvazaalı olduğu düşünülse dahi bu husus başlı başına muris muvazaasının varlığını ortaya koymayacaktır.
“Devrin yapıldığı 02.10.2001 tarihinde 1915 doğumlu muris …ile 1928 doğumlu eşi (davalı) …’in yaşlarının oldukça ilerlediği açıktır. Bu nedenle murisin vefatını düşünerek, ölümü halinde 1950 yılından beri evli olduğu ve dava konusu taşınmazın edinilmesinde emek ve desteğinin bulunduğu kuşkusuz olan hayat arkadaşını koruma ve onu güvenceye alma düşüncesinin, ortak evlatları dışında başkaca mirasçılarının da bulunmadığı gözetildiğinde mal kaçırma kastı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/479 E. 2019/1178 K. 14.11.2019 Tarih )
4-) Davacılar tarafından söz konusu taşınmazların herhangi bir bedel alınmadan müvekkilime devredildiği iddia edilmiştir. Bu husus gerçeği yansıtmamaktadır. Zira ekte sunmuş olduğumuz dekont incelendiğinde görüleceği üzere; 24/06/2022 tarihli muris alacaklı x’nin hesabına müvekkilim tarafından taşınmazların satışına ilişkin 18.100,00 EUR havale işlemi gerçekleştirilmiştir. Taraflar 18.100 Euro ve davacıya ait ziynet eşyalarının kendisinde kalması şartıyla taşınmazların satışı hususunda anlaşmıştır. Söz konusu havale işlemi muris tarafından müvekkilime satılan taşınmazların satış bedelidir. Bu haliyle davacıların hiçbir bedel ödenmeden taşınmazların devrinin yapıldığı iddiasının dinlene bilirliği ortadan kalkmıştır.
Ayrıca belirtmek istediğimiz bir diğer önemli husus ise; söz konusu taşınmazların muris ve müvekkilimin ortak çabası ve parası ile alındığıdır. Bu sebeple müvekkilim ve muris söz konusu taşınmazlar üzerinde hisseleri oranında ortaktırlar. Ne var ki muris vefat etmeden önce, 50 yılı aşkın süredir evli olduğu eşinin, kendisi öldükten sonra zora düşmemesi, kendine yetebilmesi ve kimseye muhtaç olmaması için hisselerini müvekkilime devretmiştir. Bu husus ilgili Tapu Müdürlüklerine yazılacak olan müzekkereler ile ispata erecektir. Sonuç olarak her ne kadar davacılar tarafından bedel ödenmeden devir işlemi yapıldığı iddia edilmiş ise de; müvekkilim tarafından murisin hisseleri satın alınmış, bedeli ödenmiştir. Bu haliyle davacıların soyut ve hukuki mesnetten yoksun iddiaları üzerinden açılan işbu davanın sayın mahkemenizce REDDİNE karar verilmesini talep ederiz.
Ayrıca müvekkile ait taşınmazlar üzerine teminatsız şekilde adli yardımdan faydalandırılarak teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmuştur. İlgili karar hukuka aykırıdır. Davacı adli yardım için gerekli şartları taşımamaktadır. Adli yardım yönetmeliğinde belirtilen evrakları mahkemeye sunmamıştır. Biz bu sebeple ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını arz ve talep etmekteyiz.
Son olarak müvekkil yurt dışında yaşamaktadır ve konsolosluk en erken 08.05.2023 tarihine randevu vermektedir. Randevu alındığına ilişkin ekran görüntüsü ektedir. Davaya cevap verme süresi kaçırılmaması için vekaletsiz bu cevap dilekçesinin mahkemenize HMK 77. Madde uyarınca kabulünü arz ve talep ederiz. Davacı vekaletname çıkartıp tarafımıza kargo ettikten sonra derhal mahkemeniz ile paylaşılacaktır.
Vekâletname olmadan dava açılması ve işlem yapılması
MADDE 77- (1) Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava
açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar
doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek
koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle
mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.
HUKUKİ NEDENLER: TMK, TBK, HMK ve diğer ilgili mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER:
1-Tapu kayıtları ( Müzekkere Yolu İle Celbini Talep Ederiz.)
2-Nüfus kayıtları
3-Veraset ilamı
4-Müvekkilimin gelir durumunu gösterir banka kayıtları ve hesap hareketleri.
5-Tanık anlatımları
6-20.100 TL’lik ödeme dekontu
7- Yemin
8-Keşif ve Bilirkişi incelemesi ve sair her türlü delil.
TANIKLARIMIZ:
-xxx
– xxx
– xxx
Söz konusu tanıklar, cevap dilekçemizdeki tüm vakıalara ilişkin tanık olarak dinletilecektir.
NETİCE VE TALEP: Yukarıda açıklamış olduğumuz sebeplerden ötürü;
1-) Öncelikle müvekkilim aleyhine açılmış bulunan işbu davanın REDDİNE,
2-) Mersin İli Yenişehir İlçesi Menteş Mahallesi 2131 Ada 5 Parsel, Mersin İli Yenişehir İlçesi Bahçe Mahallesi 211 Ada 535 Parsel A/5./Bağımsız Bölüm No:6, Mersin ili Yenişehir İlçesi Bahçe Mahallesi 827 Ada 212 Parsel A/8./Bağımsız Bölüm No:1, Mersin İli Yenişehir ilçesi Bahçe Mahallesi 5356 Ada 7757 Parsel D blok Zemin Kat/Bağımsız Bölüm sayılı taşınmazlara konulan İHTİYATİ TEDBİRİN KALDIRILMASINA,
3-) Vekaletnamemizin sonradan sunumu için vekaletnamenin kargo ile buraya ulaşma süresi göz önünde bulundurularak tarafımıza 30 gün süre verilmesine, vekaletname gelene kadar vekaletsiz iş görebilmemiz için tarafımıza izin verilmesine,
4-) Mahkeme masraflarının ve avukatlık ücretinin davacı- karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini bilvekale saygılarımızla arz ve talep ederiz. 02.05.2023
EKLER:
EK1: Vekaletname yerine Konsolosluktan randevu alındığını gösterir ekran görüntüsü (Daha sonra tamamlanacaktır.)
EK2: 24/06/2022 Tarihli Havale İşlem Dekontu
CEVAP VEREN DAVALI
VEKİLİ
AV. xxxxxxx