Ceza mahkemelerinde verilen kararlar her zaman adaletli olmayabilir ya da eksik kalmış bir yargılama sürecini düzeltmek için bir üst mahkemeye başvurmak gerekebilir. İşte tam da bu noktada, “ceza istinaf dilekçesi” devreye girer. Hukuk sürecinde hayati önem taşıyan bu dilekçenin, ne zaman ve hangi şartlarda kullanılacağını anlamak, kişinin hak arama özgürlüğünü etkin bir şekilde kullanması için elzemdir. Bu yazımızda, istinaf dilekçe örnekleri, istinaf dilekçesinin temel ilkelerinden, hazırlık sürecine ve sonrasında atılacak adımlara kadar önemli bilgileri aktararak hukuki yola başvurmayı düşünen kişilere rehber olmayı amaçlıyoruz.
Sayfa İçeriği
Ceza İstinaf Dilekçesi Örneği
- Sanık için:
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE
( ) CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
GÖNDERİLMEK ÜZERE
X 8. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Duruşma taleplidir.
Dosya no :
Karar no :
Sanık :
Müdafi : Av. xxx xxx
Adres : Antettedir.
Konu : Gerekçeli İstinaf İstemimizin Yazılı Sunumudur.
Suç : Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
Açıklamalarız :
-İlk derece mahkemesi tarafından müvekkil aleyhinde verilen kararda Silahlı Terör Örgütüne üye olduğu gerekçesiyle mahkumiyet kararı verilmiştir. Karar açıkça yasaya ve usule aykırı olduğundan öncelikle CMK.289/1 a,g,h,i maddeleri gereğince kararın BOZULMASINA karar verilmesi gerekmektedir. Aksi bir kanaat durumunda ise yeniden duruşma açılarak KARARIN KALDIRILARAK müvekkilin BERAATİNE karar verilmesi gerekmektedir. Sanık hakkında verilen gerekçeli karar hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
Yerel Mahkemenin Kararı Ve Gerekçesi :
-X 8.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda alt sınırdan uzaklaşarak 6 YIL hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, daha sonra 1/2 arttırım, 1/2 etkin pişmanlık indirimi, 1/6 iyi hal indirimi uygulayıp müvekkilimizin 3 YIL 9 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA karar verilmiştir.
Yerel mahkeme kararının gerekçesinde “Sanığın örgütsel faaliyet bağlamında sohbetler düzenlediği, tanık X’in birbirine paralel beyanları, polis okulu öğrencileriyle ilgilendiğine dair tanık X’nın beyanı, polis eş ve çocukları ile ilgilenenlerin kaldığı yetiştirme evleri denilen evde birlikte kaldığına dair tanık X’ın beyanı, hts analiz raporuna göre sanığın mahrem imamlarla görüşme kaydının bulunduğunu” gerekçe gösterilmiş.
Ayrıca sanığın örgüt içerisinde geçirmiş olduğu süre, örgütün sanığa tevdii ettiği görevler ve örgüt içerisindeki konumu da gözetilerek alt sınırdan uzaklaşıldığı, sanığın doğrudan etkin pişmanlıktan faydalanmak istemediği, önce hazırlık aşamasında etkin pişmanlık kapsamında ifade vermişken duruşmada bu beyanından vazgeçtiği, akabinde duruşmanın 3. Celsesinde etkin pişmanlıktan faydalanmak istediğini beyan ettiği, sanığın etkin pişmanlık kapsamında vermiş olduğu ifadesinin detaylı bilgiler içermediği, Hts kaydında çıkan 16 kişiden 4 kişinin bilgilerini vermesi sebepleriyle etkin pişmanlığın tam uygulanmadığı gerekçe gösterilmiştir. Verilen bu karar hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
1-) Terör Örgüte Üye Olma Suçunun Maddi Unsurları Oluşmamıştır. Müvekkilin Örgüt Kapsamında Bir Eylemi Yoktur. Kaldığı Evde Sorumlu ve Görevli Kişi X ‘dır. Müvekkil Beraat Etmelidir.
-Yargıtay Yerleşik İçtihatları uyarınca terör örgütüne üye olma suçunun maddi unsurları açıklanmıştır. İlgili karara göre, örgüte üye olma suçunun oluşması için 5 kriter öngörülmüştür. Huzurdaki dosya incelendiğinde bu kriterlerin hiçbirinin olmadığı görülecektir. Bu kriterler;
-şahsın örgüte bilerek ve isteyerek katılması,
-katıldığı örgütün niteliğini amaçlarını bilmesi,
-onun bir parçası olmayı istemesi,
-katılma iradesinin de devamlılık arz etmesi,
-her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olmaktır.
-Bu noktada müvekkil bu örgüte bilerek ve isteyerek katılmadığını ve örgütün bir parçası olmak istemediğini beyan etmek isteriz. Örgüt maalesef bir çok vatandaşımızı kandırdığı gibi müvekkilin dini duyguları sömürerek kendisine dahil etmeye çalışmıştır. Fakat dahil edememiştir. Müvekkilimin bu yapı ile tek ilişkisi öğrenciyken evlerinde konaklamasıdır. Burada konaklamasının sebebi ise örgüte katılma isteği değil, tamamen örgüt evinin daha ekonomik olmasıdır. Müvekkilin öğrencilik zamanı ekonomik durumu kötü olduğu için burada kalmak zorunda kalmıştır.
-Müvekkil ilgili örgüt evinde kalırken yapılanmanın niteliğini devletin en yüksek kademeleri bile bilmemekteydi. Müvekkil örgüt evinde 17-25 Aralık öncesi kalmıştır. Bu noktada müvekkilin o dönemde örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmediğini, bilmesinin de mümkün olmadığını beyan ederiz.
-Müvekkilin örgüte katılımı devamlılık arz etmemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere müvekkil sadece bu yapının evinde okulda okuduğu dönem boyunca kalmıştır. Müvekkil okulunu bitirdikten hemen sonra memleketine dönmüş 17-25 Aralık öncesi bu yapı ile bağını kesmiştir. Dosyada ki deliller incelendiğinde bu durum açıkça ortadadır.
-Son olarak dosya kapsamı incelendiğinde müvekkilin yaşadığı evde X’nın sorumlu olduğu ve örgütte görev aldığı açıkça görülecektir. Yine dosya kapsamı incelendiğinde X’nın ve diğer tanıkların sanığın görev almadığı yönünde beyanlarda bulunduğu, dosyada sanığın ilgili kişiden veyahut başka herhangi bir kişiden emir ve talimat aldığına ilişkin bir delil olmadığı görülecektir.
2) Müvekkilin Cemaat Evinde Kalmasından Başka Herhangi Bir Eylemi Olmamıştır.
Müvekkil Bylock programı kullanmamıştır, Bank Asya hesabı açmamıştır, örgüte ait eğitim kurumlarında eğitim – öğretim görmemiştir, örgüte ait basın yayın organlarına abone olmamıştır, örgütün sendikalarına üye olmamıştır, örgüt adına para toplamamış, bağışta bulunmamıştır ve sohbetlere katılmamıştır. Dosya kapsamı alınan inceleme ve araştırma raporları da bu yöndedir. Bu noktada sanık her ne kadar etkin pişmanda olsa öncelikle beraat yönünden dosyanın incelenmesi gerekmektedir. Yerel mahkeme bu noktada incelemeye yapmayarak usul ve yasaya aykırı hüküm vermiştir.
3) Müvekkilin Örgüt Çerçevesinde Herhangi Bir Sorumluluğu ve Yükümlülüğü Yoktur. Tanık Anlatımları da Bu Yöndedir.
-Bilindiği gibi terör örgütü suçu için genel kasıt yanında özel kastın bulunması gerekmektedir. Örgüt belli bir amaç için kurulduğundan, failde bu amaca yönelik özel kasıt bulunmalıdır. Silahlı örgütün amacı örgüte katılanlar tarafından da bilinmelidir.
-Bu suçun manevî unsurunu örgütün belli amaçlarını silahlı olarak gerçekleştirme gayesini ( özel kastı) bilerek ve isteyerek örgüte girme iradesi oluşturduğuna göre herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde failin bu özel kastının dosyadaki kanıtlarla hukuken belirlenmesi gerekmektedir. Failin örgüt gayesini benimsemiş olup olmadığı deruni bir nitelik arz ettiğinden bu durumun kanıtlanması, ancak iradenin bir dışa yansıması olan hareketleri ve bunu bilen bir tanık anlatımı veya aynı kanaati verebilecek kanıtlarla anlaşılabilmektedir. Dosya kapsamı incelendiğinde;
-Tanıklardan X; Kendisinin öğrencilerle ilgilendiğini, müvekkilimin kimseyle ilgilenmediğini beyan ettiği,
-Tanıklardan X’ın; X’nın öğrencilerle ilgilendiği, müvekkilimin görevi olmadığını beyan ettiği,
-Tanıklardan X’ nin; Müvekkilimin evde görev almadığını beyan ettiği,
-Tanıklardan X’in ilk ifadesinde müvekkilimin öğrencilerle ilgilendiği beyan ettiğini, fakat Yerel Mahkemece alınan ifadesinde 12 gün göz altında kaldığı, yorgun şekilde ifade verdiği, ifade tutanaklarına yanlış geçtiği, müvekkilimin herhangi bir görevi olmadığı, zaten 1. Sınıf öğrencilerine görev verilmediği şeklinde beyanlarda bulunduğu görülecektir.
Kısacası müvekkilin örgüt çerçevesinde herhangi bir görev ve yükümlülüğü olmamıştır. Tüm tanık anlatımları da bu yöndedir. Yine tüm tanık anlatımları incelendiğinde evde sorumlu ve görevli olan kişinin X olduğu açıktır. Hal böyle olmasına rağmen Yerel Mahkemenin X’nin ifadesini gerekçe göstermesini anlamak mümkün değildir.
4-) Yerel Mahkemenin Alt Sınırdan Uzaklaşması Hukuka Uygun Değildir.
Yerel mahkeme hukuka aykırı olarak alt sınırdan uzaklaşmış, alt sınırdan uzaklaşmasının gerekçesini “Sanığın örgüt içerisinde geçirmiş olduğu süreyi, örgütün sanığa tevdii ettiği görevleri ve örgüt içerisindeki konumunu” göstermiştir. İlgili karara katılmak mümkün değildir. Gerekçelerin somut dayanağı yoktur.
Sanığın örgüt içerisinde geçirmiş olduğu süre eğitim süresi ile paraleldir. Sanık o dönem cemaat evi diye adlandırılan evde eğitim gördüğü süre boyunca kalmıştır. Okulu bittikten sonrada evden ayrılmıştır. Sanığın daha sonra örgütle herhangi bir bağlantısı kalmamıştır. Sanığın ilk ifadesinde de belirttiği üzere sanık maddi durumu olmadığı için bir çok genç gibi cemaat evinde kalmak zorunda kalmıştır. Sanığın evde kalma süresinin öğrencilik dönemi ile uyumlu olması, sanığın örgüt evinde kalma amacını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu noktada Yerel Mahkemenin alt sınırdan uzaklaşmak için örgüt içerisinde geçirmiş olduğu süreyi gerekçe göstermesi akla ve mantığa uygun değildir.
Sanığın örgüt kapsamında herhangi bir görevi olmamıştır. Görevi olmadığı gibi konumu da yüksek değildir. Yukarıda açıkça anlatıldığı üzere tüm dosya kapsamında dinlenen tanıklar müvekkilin herhangi bir görev almadığını beyan etmiştir. Yine dinlenen tanıklar o dönem ilgili cemaat evinde X isimli şahsın görevli olduğu beyan etmiştir. Bu noktada Yerel Mahkemenin sanığın görevlerini göstererek alt sınırdan uzaklaşması hukuka aykırıdır. Ayrıca Yerel mahkemenin sanığın örgüt içerisinde ki konumunu göstererek alt sınırdan uzaklaşması da hukuka aykırıdır. Müvekkilin örgüt içerisinde herhangi bir konumu yoktur. Kendisi o dönem 1. Sınıf öğrencisidir. O yaştaki örgüt üyelerinin yüksek bir konumu olmadığı bilinen bir gerçektir. Nitekim Yerel Mahkeme yüksek bir konumdan bahsetmiş fakat bu konumun ne olduğunu, sanığın kaçıncı seviye bir konumda olduğunu kararında açıklamamıştır.
Ayrıca tüm bunların yanında diğer Fetö/PDY dosyaları ile kıyaslama yapıldığında müvekkilin eylemlerinin alt sınırdan uzaklaşması için yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Müvekkilin tek eylemi cemaat evinde öğrenci olarak kalmaktır. Yukarıda da bahsedildiği üzere müvekkilin Bylock’u yoktur, Bank Asyası yoktur, dergi ve gazete aboneliği yoktur. Bu noktada alt sınırdan uzaklaşılması hukuka uygun değildir.
Nitekim Yargıtay’da aşağıda paylaştığımız kararda alt sınırdan uzaklaşırken teşdit gerekçelerine somut dayanak gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay 16.Ceza Dairesi 2017/3495 esas, 2018/768 karar sayılı bir kararında açıklanan ilkeler doğrultusunda; sanık hakkında ceza tayin edilirken yazılan ‘suçun işleniş şekli ve sanığın kastının yoğunluğu’ şeklindeki teşdit gerekçelerinin somut dayanaklarının gösterilmemesi ve mahkeme kabulündeki gerekçelere göre sanık hakkında temel ceza tayin edilirken orantılı bir ceza takdiri yerine teşdiden fazla ceza tayini, Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüşmüş olduğundan, bu sebeplerden dolayı hükmün CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca bozulmasına…”
Ayrıca aşağıda sunduğumuz Yargıtay kararında da görüleceği üzere verilen bilginin önemi cezanın belirlenmesinde dikkate alınmalıdır.
-İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında müvekkilimin etkin pişmanlık kapsamında verdiği ifadenin örgütün yapısı ve faaliyetleri ile diğer örgüt mensuplarının eylemlerine ilişkin bilgiler verdiğinin anlaşıldığı, sanığın bu beyanları ile çok sayıda örgüt üyesi hakkında soruşturma açıldığı ya da açılmış olan soruşturmaların aydınlatılmasına yardımcı olduğunu belirtmiştir. Bu noktada alt sınırdan uzaklaşması mahkemenin kendi hükmüyle çelişmektedir.
Yargıtaya 16 Ceza Dairesi 12.05.2015 tarih, 2015/1426 E. 2015/1292 K, 26.10.2015 tarih, 2015/1565-3464 K. Sayılı kararı: “Kendi bilgisi ölçüsünde örgüt içerisindeki konumuyla uyumlu şekilde kendisi ve diğer örgüt üyelerinin eylemleri, örgütün yapısı ve faaliyetleriyle ilgili yeterli ve samimi bilgi vererek suçtan pişmanlığını söz ve davranışlarıyla göstermelidir. Bu bilgi maddenin üçüncü fıkrada istenen örgütü çökertecek nitelikteki bilgi değildir. Verilen bilginin önemi cezanın belirlenmesinde dikkate alınmalıdır.”
5-) Müvekkilin Etkin Pişmanlık Yasasının Tam Faydalandırılmaması Hukuka Aykırıdır.
Yerel mahkeme HTS kaydında çıkan 12 kişiden 4 kişi hakkında bilgi verildiğini, soruşturma aşamasında ve ilk celsede etkin pişman olunmadığını gerekçe göstererek etkin pişmanlık oranını takdiri olarak 1/2 olarak belirlemiştir. Müvekkilim verdiği beyanların mahiyeti, hakkında soruşturma açılmamış örgüt üyelerinin isimlerini vermesi ve örgütün çözülmesine verdiği beyanlarıyla katkıda bulunduğu değerlendirildiğinde uygulanan oranın yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenle müvekkilin beraat etmesine ilişkin itirazlarımızı saklı tutarak etkin pişmanlık uygulanacak ise bu oranın artırılarak 3/4 olarak uygulanmasını talep ediyoruz.
-Müvekkil soruşturma ve kovuşturma aşamalarında kolluk kuvvetlerine elinden geldiğince yardımcı olmuş ve tüm bildiklerini en ince ayrıntısına kadar anlatmıştır. Müvekkilim maalesef her ne kadar kasten bu yapının evinde kalmasa da, bu örgütün yanından geçmiş olduğu için pişmandır. Nitekim etkin pişmanlık kapsamında tüm bildiklerini ilk olarak kolluk aşamasında, daha sonra ikinci kez 28.12.2020 tarihli celsede anlatmıştır.
-Müvekkilim bütün bildiklerini ilk andan itibaren anlatmıştır. Ancak yaptığı eylemlerin (Cemaat evinde kalma) suç teşkil edip etmediği noktasında kafası karışmıştır. Nitekim Yargıtay’ın da bu noktada henüz bir kalıcı bir içtihat geliştirememiştir. Bu karışıklıktan dolayı da etkin pişmanlığın suçu kabul etme manasına gelmesi sebebiyle gerek kolluk ifadesinde gerekse ilk duruşma esnasında “etkin pişman” olduğunu söylememiş, fakat “pişman” olduğunu her seferinde dile getirmiş ve tüm bildiklerini en ince ayrıntısına kadar anlatmıştır. (Kolluk ve soruşturmada alınan ifadeler incelendiğinde sanığın tüm bildiklerini anlattığı ve pişmanım dediği görülecektir.)
Yani müvekkilim ilk anda etkin pişmanım diyememesinin sebebi bildiklerini gizlemek değil, yaptığı eylemin suç teşkil edip etmeme noktasında ki kafa karışıklığıdır. Bu noktada Yerel Mahkeme işin esasından uzaklaşarak usule takılması hukuka aykırıdır. İşin esasında müvekkilin ilk ifadesinde de pişmanım kelimesi geçmiş ve bildiklerini anlatmıştır. Bu noktada sanığın beyanından çok iradesi incelenmelidir. Yani bir sanığın etkin pişmanım demese bile pişmanım diyerek tüm bildiklerini anlatması Yerleşik Yargıtay kararları uyarınca “etkin pişmanlık” hükmündedir. Bu noktada Yerel Mahkemenin sanığı soruşturma aşamasında pişman olmadığını iddia ederek, etkin pişmanlıktan tam olarak yararlandırmaması hukuka aykırıdır.
Ayrıca Yerel Mahkemenin 12 kişiden 4 kişinin ismini vermesine yönelik tespitleri hukuka uygun değildir. İlk derece mahkeme gerekçeli kararında müvekkilimin verdiği bilgilerle hakkında soruşturma açılmamış örgüt üyelerinin isimlerini vermesi ve o üyelerin haklarında soruşturma açılması, müvekkilimin örgütün yanından geçen bir kişi olduğu da düşünüldüğünde bildiklerinin tamamını anlattığı aşikardır. Yıllar öncesine dayanan HTS kaydında çıkan kişilerin hepsini müvekkilimin hatırlamasını istemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Müvekkil elinden geldiğince yardımcı olmuştur. İfadesinde de belirtiği gibi her zaman yardımcı olmaya hazırdır.
6-) Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesinin Uygulanması Gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 31/03/2009 tarih ve 2008/6-256 Esas ve 2009/79 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu görülecektir.
-Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde müvekkilim Bylock isimli programı indirmemiştir, kullanmamıştır. Bank Asya’da hesabı bulunmamaktadır. Örgütle organik bağ içine girip( hiyerarşik yapıya dahil olmak) faaliyette bulunmamıştır. Kod adı kullanmamıştır. Örgüte elaman temin etmemiştir.
-Bu nokta da dosya da kesin delillerden çok şüphe vardır. Bu şüpheler müvekkil lehine yorumlanmalıdır.
-Sonuç olarak dosyanın hukuki boyutunun yanında müvekkilin yeni bir anne olduğunu beyan etmek isteriz. Müvekkilin 2 yaşında yeni bir bebeği vardır. Ceza alması ve hapse girmesi durumunda müvekkil geri dönüşü olmayan hak kayıpları yaşayacaktır.
Sonuç Ve İstem :
Yukarıda ve ilk derece mahkeme dosyasında izah ettiğimiz ve resen dikkate alınacak gerekçelerle;
1-) Mersin 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2023/1112 E. 2021/3111 K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden duruşmalı yargılama yapılarak müvekkilimin BERAATİNE karar verilmesini, aksi kanaat var ise lehe olan hükümler uygulanarak en alt sınırdan ceza verilmesini, etkin pişmanlık hükümlerinin en üst sınırdan uygulanmasını,
2-) Ceza davasının mahkemenizce yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini vekaleten talep ederim. 11.10.2024
Sanık MÜDAFİ
AV.TUNÇ SUDİ TOL
- Katılan yani müşteki için:
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE
SUNULMAK ÜZERE
MERSİN 5.AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
Duruşma Taleplidir.
DOSYA NO :
İSTİNAF EDEN :
KATILAN :
VEKİLİ : Av. Tunç Sudi TOL
KONU : Mersin 5 Ağır Ceza Mahkemesinin 27.09.2023 tarihli kararı usul ve esas bakımından hukuka aykırı ve eksik inceleme yapılması sebebiyle, kaldırılarak delillerin yeniden değerlendirilmesi, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi ile sanığın daha ağır cezalandırılmasını, davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, “hükmün sanık aleyhine bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” karar verilmesi istemidir.
AÇIKLAMALAR :
Sanık hakkında Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın Türk Ceza Kanunu madde 102 uyarınca cinsel saldırıda bulunduğu, fakat yapılan eylemin sarkıntılık düzeyinde kaldığından bahisle, sanık hakkında 3 yıl 9 ay hapis cezası verilmiştir. Verilen ceza usul ve yasaya aykırı olup itiraz etmekteyiz. Şöyle ki;
1) Olay Sarkıntılık Düzeyinde Kalmamıştır. Sanık Cinsel Saldırıdan Cezalandırılması Gerekirken Sarkıntılıktan Cezalandırılması Hukuka Aykırıdır.
Mağdur gerek kolluk aşamasında gerekse mahkeme aşamasında alınan ifadesinde istikrarlı ve çelişkisiz biçimde olayı anlatmıştır. Olay anlatıldığı üzere uzunca bir süre müvekkilin vücut bütünlüğünü bozarak devam etmiştir. Müvekkilim sanıktan kaçarak kurtulmuştur. Eylem sarkıntılık düzeyinde kalmamıştır.
2) Sanık Hayatın Olağan Akışına Aykırı Hareket Etmiştir ve Bu Durum Suçun Oluştuğunu Açık Şekilde Göstermektedir.
Olayın yaşandığı gün ara tatildir. Ara tatilde özel ders verilmesi ve bunun müdüriyete bildirilmemesi hayatın olağan akışına aykırı bir durumdur. Yerel mahkemece yapılan araştırmada ve dosya kapsamında dinlenen tanık X ifadesinde de bu durum açıkça ortaya konmuştur.
Tanık X: “Ara tatilde biraz uygulama olağan dışıdır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yine tanık X: “Neden haber vermedin, normalde haber vermen lazımdı dedim. O da sanırım hatırladığım kadarıyla pek tatmin edici bir cevap vermedi.” şeklinde sanığın haber vermeden ders yaptığına dair beyanda bulunmuştur.
Görüleceği üzere Sanık hayatın olağan akışına aykırı olarak kimsenin ders yapmadığı bir tatil gününde, müdüriyete haber vermesi gerekirken kimseye haber vermeyerek, okulda kimsenin olmadığı bir vakti kasten seçerek bu suçu işlemiştir.
3) Sanığın Gerçekleri Gizlemeye Yönelik Eylemi Suçun İşlendiğini Göstermektedir.
Dosya kapsamında dinlenen sanık ile yakın olan aynı zamanda okul müdürü tanık x açık bir şekilde mahkemede yalan beyanda bulunmuştur. Tanık o tarihte her öğretmeninin ders yaptığını ve müdüriyete haber vermenin gerekli olmadığını beyan etmiştir. Oysa mahkemece yapılan araştırmada bu durumun bu şekilde olmadığı ortaya konmuştur.
Bu noktada tanık açık bir şekilde kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunmuştur. Sanık ile birlikte belirli bir olayı gizleme gayesi bulunduğu açıktır. Bu durumda suçun işlendiğini, sanığın mahkemede tanığa müdahalede bulunduğunu açıkça göstermektedir.
4) Sanığın Tutuksuz Yargılanması Hukuka Aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere tanık müdür konumunda olmasına rağmen açık bir şekilde yalan beyanda bulunmuştur. Yalan beyana ilişkin belki yanlış hatırlıyordur diye özellikle soru sormamıza rağmen celse esnasında yalanını tekrarlamıştır. Ortada delillerin bir gizlenme çabası olduğu aşikardır. Bu noktada sanığın baştan itibaren tutuksuz yargılanması hukuka aykırıdır.
3) Sanığın ile Mağdur Arasında Herhangi Bir Husumet Yoktur.
Sanık savunma dilekçesinde aralarında husumet olduğunu beyan etmiştir. Fakat böyle bir durum söz konusu değildir. Nitekim böyle bir husumet olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir delil yoktur. Müvekkilim derslerini iyileştirebilmek adına sanıktan ders almayı kabul etmiştir.
Sonuç olarak Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen ceza işlenen fiile kıyasla çok azdır. Verilen ceza vicdanları yaralamıştır. Müvekkil ilgili olay sebebiyle genç yaşta büyük bir üzüntü yaşamıştır.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda belirttiğimiz sebep ve gerekçelerle resen nazara alınacak hususlar dikkate alınarak;
1- Sanığın istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine karar verilmesini,
2-İstinaf başvurumuzun kabulü ile sanığın daha üst hadden cezalandırılmasını,
3-Sanığın ivedi şekilde tutuklanmasını arz ve talep ederiz. 16.01.2024
KATILAN VEKİLİ
AV.TUNÇ SUDİ TOL
Ceza İstinaf Dilekçesi Nedir ve Ne Zaman Kullanılır?
Ceza istinaf dilekçesi, hukuk süreçlerinde önemli bir adımı teşkil eder ve bir mahkeme kararına karşı üst mahkemede gözden geçirilmesi amacıyla ilgili adli üst mahkemeye sunulan resmi bir itiraz başvurudur. Bir ceza mahkemesinin vermiş olduğu karara karşı, kararın usul ve esasa dayalı hatalar içerdiğini iddia eden tarafın başvuru haklarını kullanmasını sağlar.
Özetle, ceza istinaf dilekçesi;
Ne zaman kullanılır?
- İlk derece mahkeme kararlarına karşı başvuruda bulunmak için kullanılır.
- Kararın tebliğinden itibaren belirlenen süre içerisinde istinaf mahkemesine sunulmalıdır.
- Süresi içinde yapılmayan başvurular dikkate alınmaz.
Kim tarafından kullanılır?
- Mahkeme kararından mağdur olan ya da kararı adil bulmayan sanık tarafı tarafından kullanılır.
- Hem savunma hem de dava makamı tarafından başvuru yapılabilmektedir.
Ceza istinaf dilekçesi sunmanın temelinde, hukuki mücadeleyi sürdürme ve adil bir yargılama süreci temin etme arzusu yatar. Bu aşamada, dilekçenin doğru ve etkili bir şekilde hazırlanması, istinaf başvurusunun başarılı bir şekilde sonuçlanmasında kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, başvurunun usulüne uygun olarak ve gerekli tüm bilgi ve belgelerle desteklenmesi gerekir.
Ceza İstinaf Dilekçesi Nasıl Yazılır: Temel İlkeler
Ceza istinaf dilekçesi hazırlarken, bazı temel ilkeleri göz önünde bulundurmak büyük önem taşır. Etkili bir dilekçe, yalnızca hukuki süreci hızlandırmakla kalmaz, aynı zamanda talebinizin ciddiyetini ve önemini de vurgular. İşte bu ilkeler:
- Net ve Anlaşılır Dil: Dilekçenizde kullanacağınız dil, yargı mensupları tarafından kolayca anlaşılabilir olmalıdır. Karmaşık cümlelerden kaçınarak, açık ve net ifadeler kullanın.
- Odak Noktası: Dilekçenizin tüm odak noktasını, ceza istinaf dilekçesi ile istisnai bir durumu net bir şekilde ifade etmeye yönlendirin. Boş ve gereksiz bilgilerden sakının. Hakimler yoğun insanlardır. Bu sebeple dilekçenizi okutabilmek çok önemlidir. Dilekçenizi okutabilmek için muhakkak kısa yazınız.
- Mevzuata Uygun İçerik: Yazdığınız dilekçe, mevcut yasal mevzuata ve prosedürlere uygun olmalıdır. Yasal dayanakları ve hukuki terimleri doğru kullanmaya özen gösterin. Örnek Yargı kararlarından alıntı yapın.
- Kişisel Bilgiler: Dilekçede ad, soy isim, T.C. kimlik numarası gibi kişisel bilgilerin yanı sıra, dava, karar numarası gibi önemli detaylar eksiksiz yer almalıdır.
- İstinaf Nedenleri: Ceza istinaf talebinizin neden haklı olduğunu objektif şekilde ve kanıtlarla destekleyin. İddialarınızı yargısal kararlara, kanun maddelerine ve mevcut delillere dayandırın.
- Talep Sonuç: Her dilekçede olduğunu gibi talebinizi net bir şekilde bildirin.
İstinaf Dilekçesi Hazırlarken Gereken Belgeler
Ceza istinaf dilekçesi hazırlığı sırasında toplanması gereken belgelerin eksiksiz ve doğru bir şekilde sunulması, istinaf sürecinin başarıyla yürütülmesi için kritik önem taşır. İşte istinaf dilekçesi hazırlarken ihtiyacınız olan temel belgeler:
- Kimlik Belgesi: Dilekçe sahibinin kimliğini teyit eden nüfus cüzdanı, pasaport gibi resmi evrakların fotokopisi.
- Vekaletname: Eğer vekil aracılığıyla başvuruyorsanız, vekilinize verdiğiniz vekaletnamenin aslı veya noter onaylı bir örneği.
- Dilekçe Örneği: Ceza istinaf dilekçesi hakkında bilgi sahibi olmanız ve dilekçenizde gerekli tüm noktaları kapsamanız için bir örnek dilekçe.
- Deliller: İstinafı destekleyecek deliller, tanık beyanları veya ek raporlar gibi dokümanlar. Mahkeme aşamasında deliller sunulmuş bile olsa dilekçenizde değindiğiniz delilleri tekrar sunmakta, bunları düzenli bir şekilde sunmakta fayda vardır. Yeni delillerin ise delil genişletme yasağı kapsamında sunulamayacağını belirtmek isteriz.
Bu belgeler, istinaf başvurunuzun tam ve dikkate değer olmasını sağlayacak ana yapı taşlarıdır. Unutmayın, ceza istinaf dilekçesi; yargılama sürecinde yeni bir değerlendirme yapılmasını talep eden ciddi bir başvuru olduğundan, her bir belge titizlikle hazırlanmalı ve incelenmelidir.
İstinaf Dilekçesi Hazırlarken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Ceza istinaf dilekçesi hazırlığında atılacak adımlar ve bu süreçte gözetilmesi gereken önemli noktalar vardır. İstinaf süreci, dikkat ve titizlik gerektirir. İşte bu süreçte özellikle dikkat edilmesi gereken unsurlar:
- Zamanlama: İlk olarak, istinaf dilekçesinin ilgili mahkemeye belirlenen süre zarfında başvurulması şarttır. Süre aşımı, istinaf başvurusunun reddedilmesine yol açabilir. CMK’ya göre istinaf süresi 7 gündür.
- Form ve İçerik: Dilekçenizin, hukuk normlarına uygun olarak hazırlanmış, gerekli bütün bilgi ve belgeleri içerdiğinden emin olun. Bu, mahkemenin işini kolaylaştırır ve sizin lehinize olabilir.
- Deliller: Eğer başvurunuz delillere dayalı ise, bu delillerin tam ve eksiksiz olarak sunulması şarttır. Fakat delilleri sunarken yeni delil sunmamak gerektiğini, delil genişletme yasağının olduğunu beyan etmek isteriz.
- Kişisel Bilgiler: Başvuru sahibinin kişisel bilgilerinin güncel ve doğru olduğundan emin olun. Yanlış ya da eksik bilgi, yanıltıcı sonuçlara sebebiyet verebilir.
- İmzalar: Asil tarafından istinaf başvurusu yapılıyorsa asil tarafından imzalanması, vekil tarafından başvuru yapılıyorsa vekil tarafından başvuru dilekçesinin imzalanması gerekmektedir.
- Başvurunun Sunumu: Başvurular UYAP üzerinde elektronik olarak ya da adliyede bizzat sunulabilmektedir. Başvurular kararı veren mahkemeye ya da doğrudan istinaf mahkemesine yapılabilmektedir.
Bu ve benzeri ayrıntılara dikkat ederek, ceza istinaf dilekçesi sürecinizi sağlam temeller üzerine inşa edebilir ve sonrasında hukuki süreçlerde karşılaşabileceğiniz olumsuzlukları en aza indirgeyebilirsiniz.
Ceza İstinaf Kanun Yoluna Başvuru Şartları Nelerdir?
Ceza istinaf dilekçesi, ceza mahkemesinde verilen karara karşı üst mahkemeye başvurulduğunda sunulması gereken resmi bir belgedir. İstinaf başvurusu yapmanın bazı şartları bulunmaktadır ve bu şartlar karşılanmadan istinaf yoluna gidilemez. İşte ceza istinaf kanun yoluna başvuru şartları:
- Kesinleşmemiş Bir Mahkeme Kararı olması gerekmektedir. İstinaf başvurusu için öncelikle bir ilk derece mahkemesi tarafından verilmiş ve kesinleşmemiş bir kararın olması gerekmektedir. Kesinleşmiş mahkeme kararlarına itiraz mümkün değildir.
- Başvuru Süresi kaçırılmamış olmalıdır. Verilen karara karşı istinaf başvurusunu, kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren kanunen belirlenen 7 günlük süre içerisinde yapmak zorunludur. Süresi geçmiş dilekçeler dikkate alınmaz.
- Yetkili Mahkemeye başvuru yapılmış olması gerekmektedir. Ceza istinaf dilekçesi, kararın verildiği mahkemeye ya da doğrudan bölge adliye mahkemesine sunulmalıdır. Yanlış yere sunulan başvurular dikkate alınmayacaktır.
- Gerekçeler doğru hazırlanmalıdır. Başvuru dilekçesinde, kararın neden kabul edilemez olduğuna dair net ve somut gerekçeler bulunmalıdır.
- İmzalar doğru atılmalıdır. Başvuru formu doğru kişiler tarafından her sayfasının imzalanmış olması gerekmektedir.
Ceza istinaf dilekçesi hazırlanırken, bu şartlara özen gösterilmesi son derece önemlidir. Zira eksik veya yanlış bir başvuru, sürecin baştan sona aksamasına yol açabilir.
Ceza Muhakemesinde İstinaf İncelemesi Ne Kadar Sürer?
Ceza muhakemesinde istinaf incelemesi süresi, birçok faktöre bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu süre tamamen kararınızın inceleneceği istinaf mahkemesinin çalışanlarının, savcılarının ve hakimlerinin iş yoğunluğuna, çalışma prensibine bağlıdır. İstinafa da ki süreç, ceza istinaf dilekçesi ile başlar ve çeşitli aşamalardan oluşur. İşte önemli noktalar:
- Dosyanın İncelenmesi: Dosyanızın istinaf mahkemesi tarafından incelenmeye alınması, yoğunluktan dolayı bazen zaman alabilir. Ortalama olarak bu süreç birkaç aydan birkaç yıla kadar uzanabilir.
- Duruşma Tarihi Belirlenmesi: İstinaf mahkemesi, gerekli gördüğü takdirde duruşma tarihi belirler. Bu, genellikle dilekçenin incelenmesinden sonra 1-3 yıl içinde gerçekleşir.
- Karar Aşaması: Duruşma yapıldıktan sonra mahkeme, dosyayı tekrar incelemeye alır ve bir karar verir. Bu süre zarfı genellikle 1-6 ay arasında değişebilir.
Bir ceza istinaf dilekçesi, yerel mahkemenin verdiği karara itiraz etmek için kullanılır ve süreç, adliyenin iş yüküne ve incelemeye alınacak dosya sayısına bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Ancak genel olarak, istinaf süreci yaklaşık olarak 1-3 yıl arasında bir zaman dilimini kapsar. Tabii ki bu, davanın karmaşıklığı, delil durumu ve mahkemenin iş yüküne göre daha kısa ya da daha uzun olabilir.
Not: İstinaf sürecinin ne kadar süreceği konusunda kesin bir zaman vermek güçtür ve her olayın kendine has özellikleri bu süreyi etkileyebilir.
İstinaf Dilekçesi Gönderimi ve Sürecin Takibi
Ceza istinaf dilekçesi sunmanın hukuki süreci oldukça önemlidir. Dilekçeniz doğru bir şekilde gönderildikten sonra belirli ay aralığında UYAP vatandaş portal üzerinden kontrol edebilirsiniz.
- Ceza istinaf dilekçesi, ilgili mahkemeye doğrudan veya UYAP aracılığıyla teslim edilebilir. Dilekçenin teslim edildiğine dair bir makbuz almak, sürecin takibi açısından önemlidir.
- Ceza mahkemesi kararının tebliğinden itibaren istinaf süresi içinde (7 günlük bir süre) dilekçenizin mahkemeye ulaştırılması gerekmektedir.
- Dilekçenin mahkeme tarafından kabul edilip edilmediğini ve sürecin hangi aşamada olduğunu takip etmek için mahkeme kalemi ile iletişime geçmek önemlidir.
Bu sürecin hız ve doğrulukla işlemesini sağlamak adına ceza istinaf dilekçesi, eksiksiz, doğru ve kanunlara uygun olarak hazırlandığından ve belirtilen süre içinde iletilmiş olduğundan emin olmak şarttır. Sürecin her aşamasında detaylı kayıtlar tutmak ve olası bir sorun durumunda hızlı müdahale edebilmek için gereken tüm bilgilerin elinizin altında olması gerekmekte.
İstinaf Kararının Çıkmasından Sonra Yapılacaklar
Ceza istinaf dilekçesi ile ilgili süreç, istinaf kararının açıklanmasıyla tamamlanmış olmaz. Bu aşamadan sonra atılacak adımlar, hukuki sürecin önemli bir parçasıdır. İşte istinaf kararının çıkmasının ardından yapılması gerekenler:
- Kararın Değerlendirilmesi: Ceza istinaf mahkemesinin vermiş olduğu kararı, detaylıca değerlendirin. Kararın lehinize olup olmadığını, hukuki yolların neler olduğunu anlamak bu aşamada büyük önem taşır. İstinaf mahkemesi kararı bozup kendi karar verebilir, kararı bozup ilk derece mahkemesine tekrara karar vermesi için gönderebilir ya da kararı onayabilir, Bazı kararlarda TEMYİZ yolu açıktır. Temyiz yolunun açık olması durumunda istinaf mahkemesi kararını temyiz mahkemesine taşıyabilirsiniz.
- Temyiz Hakkı: Eğer istinaf kararı aleyhinize çıktıysa ve kararı haksız buluyorsanız, temyiz yoluna başvurabilirsiniz. Ceza istinaf dilekçesi sürecinde edindiğiniz tecrübeler, temyiz aşamasında size yol gösterecektir.
- Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru: Bütün iç hukuk yolları tükendiği zaman, son çare olarak Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkınız bulunmaktadır. Bu hak, temel hak ve özgürlüklerinizin ihlal edildiğini düşünüyorsanız kullanılabilir.
- İnsan Hakları Mahkemesi Başvuru: Anasaya mahkemesine başvuru sonrasında başvurunun olumsuz sonuçlanması durumunda İnsan Hakları mahkemesine başvuru hakkınız bulunmaktadır.
Kararın çıkmasının ardından atılacak adımlar, kapsamlı bir hukuki danışmanlık gerektirir. Ceza istinaf dilekçesi sonrasında süreç, hukuki bilgi ve deneyim isteyen karmaşık bir döneme girer.
Ceza İstinaf Dilekçesi Yazımında Sık Yapılan Hatalar
Ceza istinaf dilekçesi hazırlarken yapılan hatalar, başvurunuzun reddedilmesine neden olabilir. İşte en sık yapılan hatalar şöyle sıralanabilir:
- Sürenin Geçmesi: İstinaf kararlarına karşı 7 gün içinde istinaf dilekçesi verilmesi gerekmektedir. Uygulamada sık sık bu sürenin kaçırıldığı görülmektedir.
- Yetersiz Bilgi Sunumu: Dilekçede olay ve delillerin yeterince açık ve detaylı bir şekilde sunulmaması, mahkemenin konuyu tam olarak kavrayamamasına yol açabilir. Bu, başvurunun başarısını doğrudan etkiler.
- Usul Hataları: Dilekçenin belirlenen usule uygun olarak yazılmaması, örneğin yanlış formatta veya eksik belgelerle sunulması, ret sebebi olabilmektedir.
- Hukuki Terimlerin Yanlış Kullanımı: Hukuki jargona hakim olmamak ve terimleri yanlış kullanmak, mesajınızın yanlış anlaşılmasına sebep olabilir. Anlatım bozuklukları çıkarabilir.
- Gereğinden Fazla Duygusal Diksiyon: Objektif olmayan ve duygusal ifadeler içeren dilekçeler, profesyonellikten uzak durmuş olarak değerlendirilebilir.
- Gereğinden Fazla Konular Anlatma: Hakimlerin yoğun bir temposu vardır. Bu noktada ne kadar kısa bir dille dilekçe yazmanız durumunda dilekçenizin okunma olasılığını o kadar arttırmanız mümkündür. Bu sebeple gerekli olmayan konular dilekçe de anlatmamak gerekmektedir.
İstinaf Dilekçesi Sonrasında Beklenen Süreç ve Olası Senaryolar
Ceza istinaf dilekçesi verildikten sonra, başvurunuzun kabul edilip edilmediğini öğrenmek için belirli bir süreci takip etmeniz gerekmektedir. İşte, başvurunuzun akıbetini belirleyecek olan adımlar ve karşılaşabileceğiniz olası senaryolar:
- Başvuru Kontrolü: İlk olarak, başvurunuzun tüm gereklilikleri taşıyıp taşımadığı kontrol edilir. Eksik belge ya da usule aykırı bir durum varsa, bu eksikliklerin giderilmesi talep edilebilir. Ekstra sunulacak belge var ise bu belgeler sonradan da sunulabilmektedir.
- İnceleme Süresi: İstinaf mahkemesi, dosyanızı detaylı bir şekilde inceleyecektir. Bu süreç birkaç yılı bulabilir.
Olası Senaryolar:
- Başvurunuzun Reddi Kararı : İstinaf başvurunuz, usul şartlarının eksikliği ya da sürenin eksik olması sebebiyle reddedilebilir.
- Bozma ve İlk Derece Mahkemesine Gönderme Kararı: Mahkeme, ceza istinaf dilekçesinde belirttiğiniz gerekçeleri kabul ederse, ilk derece mahkemesince verilen kararı bozarak, davanız yeniden görülmesi için dosyanızı ilk derece mahkemesine yollayabilir.
- Bozma ve Yeni Karar Tesisi: İstinaf mahkemesi dilekçenizde belirttiğiniz gerekçeleri kabul ederse, ilk derece mahkemesince verilen kararı bozar ve kendisi ilk derece mahkemesi yerine geçerek yeni bir karar verebilir.
- Onama Kararı: Mahkeme, verilen kararı hukuka uygun bulursa kararın onanmasına karar verir.
Sıkça Sorulan Sorular
Ceza İstinaf Dilekçesi Nedir?
Ceza istinaf dilekçesi, bir mahkeme tarafından verilen ceza kararına karşı, bölge adliye mahkemelerine sunulan ve kararın yeniden gözden geçirilmesini talep eden yazılı bir başvuru belgesidir. İstinaf, hukuki süreçte bir üst mahkemenin verilen kararı inceleme hak ve yetkisini ifade eder. Bu başvuru, kanunda belirlenen süre içerisinde ve belirli hukuki gerekçelerle yapılabilmektedir.
Ceza İstinaf Dilekçesi Nasıl Hazırlanır?
İstinaf dilekçesi hazırlarken, öncelikle dilekçenin ilgili mahkemeye hitaben yazılması gerekmektedir. Dilekçede; dosya numarası, tarafların isim ve adresleri, itiraz edilen kararın tarihi ve numarası gibi temel bilgiler yer almalıdır. Ayrıca, kararı istinaf sebepleri açık ve net bir şekilde belirtilmelidir. Bu gerekçeler, hukuki dayanaklarla desteklenmelidir. Son olarak, talebin ne olduğu (kararın bozulması, düzeltilmesi gibi) ve varsa eski delillerin eklenmesi gerekmektedir.
Ceza İstinaf Dilekçesinde Hangi Unsurlar Olmalı?
İstinaf dilekçesinde olması gereken unsurlar şunlardır:
- Başvuruyu yapan kişinin tam adı ve adresi,
- İtiraz edilen mahkeme kararının detayları (karar tarihi, numarası, mahkeme ismi),
- İstinaf nedenleri ve bu nedenlere dayanak teşkil eden kanuni maddeler,
- Mahkemeden talep edilen husus (örneğin, kararın bozulması ya da değiştirilmesi),
- İmza ve tarih,
- Ek belgeler (varsa).
Her bir unsur, kararın istinaf incelemesine alınabilmesi için büyük önem taşır.
Ceza İstinaf Dilekçesi İçin Süre Sınırı Nedir?
Ceza davalarında istinaf başvurusu için yasal süre; mahkeme kararının taraflara tebliğ ya da tefhim edildiği tarihten itibaren 7 gündür. Bu süre zarfında istinaf dilekçesinin ilgili bölge adliye mahkemesine ulaştırılması gerekmektedir. Süresi içinde yapılmayan başvurular kabul edilmeyebilir, bu nedenle başvuru süresine dikkat edilmesi önemlidir. Eğer karar tarafların yokluğunda verilmişse, kararın tebliğ edildiği yani öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük süre başlar.
Ceza İstinaf Dilekçesi Adliyede Nereye Verilir?
İstinaf dilekçesi UYAP üzerinden ya da adliyede kararı veren mahkemeye verilebilir. Ayrıca başvuru isterse doğrudan istinaf mahkemesine giderek başvurusu verebilir. Başvuru verilirken ceza mahkemeleri ön bürodan başvuru formu taratılır ve ilgili mahkemeye çıkartılır.
Ceza İstinaf Ücreti Ne Kadar?
İstinaf etmenin herhangi bir harcı ya da masrafı yoktur.
Ceza İstinaf Dilekçesi Ücreti Ne Kadar?
İstinaf dilekçesi ücreti her yıl açıklanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenir.
Ceza İstinaf Dilekçesi Kime Hitaben Yazılır?
İstinaf dilekçesi Yerel Mahkemeye verilecekse “Nöbetçi Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere Mersin 2. Asliye ceza mahkemesine” şeklinde yazılır. İstinaf dilekçesi doğrudan bölge adliye mahkemesine verilecekse dilekçe doğrudan bölge adliye mahkemesine hitaben yazılır.
İstinaf Dilekçesine Delil Eklenir Mi?
İstinaf dilekçesine delil genişletme yasağı uyarınca sonradan delil eklemek mümkün değildir. Fakat daha önce sunduğunuz delillere dikkat çekmek adına eski delilleri tekrardan sunmak mümkündür.
Her Dava İstinafa Gider Mi?
Her dava istinaf yoluna gitmemektir. Hangi davanın istinafa gideceği hangi davanın gitmeyeceği kanunlarda belirtilir. Örneğin HAGB kararları istinafa gitmemektedir.