Toplumun temel değerlerinden biri olan huzuru ve sükûneti korumak, kanun koyucunun da öncelikli hedeflerindendir. Bu kapsamda, kişisel sınırların ihlal edilmesi ve bireylerin huzurunun kaçırılması durumları Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 123. maddesinde “Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu” olarak tanımlanmıştır. Böylece, bu suç tipi bireysel hakların korunmasında merkezi bir role sahip olmuştur. Blog yazımızda, Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunun özelliklerinden başlayarak, unsurlarına, cezai yaptırımlarına ve bu suçla ilgili yargı kararlarına kadar detaylarıyla inceleyeceğiz. Bu sayede, bu ciddi suç hakkında bilinçlenmeye ve mevzuatın sağladığı korumanın önemini idrak etmeye katkıda bulunacağız. Hukuki sürecin işleyişi ve savunma hakları konusunda bilgilendirici içeriğimizle, adalet mekanizmasının işleyişini ve kişisel hakların nasıl korunduğunu açıklayacağız.
Sayfa İçeriği
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu TCK 123
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 123. maddesi kapsamında, “kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu” toplumun huzurunu ve bireylerin günlük yaşantısını olumsuz etkileyen davranışları ifade eder. Bu suç, bireysel barışın korunmasının yanında toplumsal düzeni de gözetir. Bu suçun temel unsurları şu şekildedir;
- Fail tarafından sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla hareket edilmesi gerekmektedir.
- Fail tarafından ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması gerekmektedir.
- Mağdurun şikâyeti üzerine fail hakkında soruşturmaya başlanır ve failin suçu işlediğinin sabit görülmesi halinde faile 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilir.
Bu suç tipi, bireyleri ve toplumu koruma altına alırken, aynı zamanda özgürlük alanlarına da saygı göstermeyi amaçlar. “Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu” ile toplumun huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşaması garanti altına alınmaktadır. Bu suçun işlenmesi halinde ise yasalar çerçevesinde çeşitli yaptırımlar uygulanmaktadır. Bu yaptırımların detayları da TCK’de sıralanmıştır.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Özellikleri
Her birey, toplum içinde huzur ve sükûnet içerisinde yaşama hakkına sahiptir. Türk Ceza Kanunu (TCK) 123. maddesi kapsamında tanımlanan “Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu“, bu temel hakka yönelik ihlalleri cezalandırmayı amaçlar. TCK’nın 123. Maddesi şu şekildedir;
“Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”
TCK’nın 123. Maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Kanun maddesinde de açıkça belirtildiği üzere; suçun meydana gelebilmesi için failin söz konusu seçimlik hareketlerinden en az bir tanesini meydana getirmesi gerekecektir.
- Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi
- Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla gürültü yapılması
- Başka bir kimsenin huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun yoğun bir şekilde yaşam alanlarımızı ilgilendirdiği unutulmamalıdır. Bireyler arası ilişkiler, komşuluk hukuku ve kamu düzeninin korunması açısından bu suçun önemi büyüktür. Ayrıca, yapılan eylemlerin toplumda rahatsızlık yaratma kapasitesi de bu suçun tanımını etkileyen faktörlerdendir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Soruşturma Usulü
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu şikâyete bağlı bir suçtur. Bu sebeple mağdurların şikâyeti olmaksızın resen soruşturmaya başlanmaz. Mağdurların kolluk kuvvetlerine ya da Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurarak şikâyetçi olması üzerine fail/ failler hakkında soruşturmaya başlanacaktır. Soruşturma aşamasında mağdurun şikâyetinden vazgeçmesi halinde soruşturma dosyası fail/ failler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilerek takipsizlik ile kapanacaktır.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Kovuşturma Usulü
Soruşturma aşamasında olduğu gibi kovuşturma aşamasında da mağdurun şikâyeti aranacaktır. Fail/failler hakkında kovuşturmanın yürütülmesi ve fail hakkında hüküm verilebilmesi için mağdurun şikâyetinin devam etmesi gerekecektir. Mağdurun kovuşturma aşamasında şikâyetinden vazgeçmesi halinde ceza dosyası düşecektir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Gözaltı Hükümleri
Mağdurun fail/ failler hakkında kolluk kuvvetlerine yapacağı şikâyet üzerine kolluk kuvvetlerince failin kimlik tespiti yapılarak ifadeye çağrılması gerekecektir. İfade işlemleri ardından kişinin “ mevcutlu “ olarak savcılığa sevk edilmesi koşulları sağlandığı takdirde fail kolluk kuvvetlerince gözaltına alınır. Gözaltı süreci failin savcılığa sevk edilmesi ile son bulacaktır.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Tutuklama Tedbiri
Kolluk kuvvetlerince mağdurun şikâyeti üzerine ifade vermeye çağrılan fail hakkında savcılığın talimatı ile gözaltı kararı verilir. Gözaltına alınan fail ifade vermek üzere ilgili adliyeye sevk edilir. Bu aşamada Cumhuriyet savcısı tarafından failin ifadesine başvurulur. Bu aşamadan sonra cumhuriyet savcısı tarafından fail hakkında adli kontrol tedbiri ya da tutuklama tedbiri talebi gündeme gelecektir. Cumhuriyet savcısı tarafından talep edilen tedbir/ tedbirler, bağlı bulunan Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından karara bağlanır. Buna göre Cumhuriyet savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimliği tarafından şartların oluşmasına bağlı olarak failin tutukluluğuna karar verilebilecektir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun m.100/4’te; “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” düzenlemesi mevcuttur. Bu halde kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun üst sınırı 1 yıl olduğundan dolayı, bu kapsamda işlenen suçlar bakımından tutuklama tedbiri kararı verilemeyecektir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Uzlaşma Kurumu
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu şikâyete bağlı bir suçtur. Bu halde söz konusu suç uzlaştırma kapsamındadır. Mağdurun şikâyeti üzerine soruşturmaya başlanması akabinde soruşturma dosyası Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma bürosuna gönderilir. Uzlaştırma bürosu tarafından taraflara davet mektubu ve teklif formu gönderilir ve uzlaşmak isteyip istemedikleri sorulur. Taraflar uzlaştırma aşamasında uzlaşmak istediklerini beyan ederlerse soruşturma dosyası uzlaşma sağlandığından dolayı kapanır. Fakat taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde soruşturma dosyası kapsamında yapılan işlemelere kalındığı yerden devam edilir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Korunan Değer
Her birey, toplum içinde huzur ve sükûnet içerisinde yaşama hakkına sahiptir. Bu sebeple kişilerin huzur ve sükûnunu hukuka aykırı olacak şekilde bozan kişiler aleyhine birtakım yaptırımlar öngörülmüştür. TCK’nın 123. Maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu kapsamında korunan hukuki değer de kişilerin huzur ve sükûnet içerisinde yaşama hakkıdır.
Toplumsal barışın ve bireylerin özel hayatının korunmasına yönelik düzenlemeler, “Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu” ile yasal bir zemin kazanır. Dolayısıyla, bu suçu işleyen şahıslar hem toplumu hem de bireyin bizzat kendisini etkileyen yaptırımlarla karşı karşıya kalır.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu Unsurları
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, genellikle toplumun huzur içinde yaşamasını zedeleyecek eylemleri kapsamaktadır. TCK 123 maddesinde belirtilen bu suçun unsurlarını titizlikle incelemek gerekmektedir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunun Maddi Unsurları
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Fail
TCK’nın 123. Maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunda fail; kişilerin huzurunu bozmak masadıyla hareket eden kişidir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Mağdur
TCK’nın 123. Maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunda mağdur; hukuka aykırı eylemler neticesinde huzur ve sükûneti bozulan kişidir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunun Konusu
TCK’nın 123. Maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Kanun maddesinde de açıkça belirtildiği üzere; suçun meydana gelebilmesi için failin söz konusu seçimlik hareketlerinden en az bir tanesini meydana getirmesi gerekecektir.
- Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi
- Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla gürültü yapılması
- Başka bir kimsenin huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunun Manevi Unsurları
TCK’nın 123. Maddesinde düzenlenen Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunun Manevi unsuru “kast ”tır. TCK’da belirtilen “ sırf başkalarının huzur ve sükununu bozma” failin kastını açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle söz konusu suç yalnızca doğrudan kast ile işlenebilecektir.
İşleniş biçimi bakımından bu suç; fiziksel müdahale, sözlü taciz ve tehdit gibi farklı yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Her bir unsurun varlığı, suçu oluşturan temel faktörleri belirler ve bu durum cezai sorumluluk açısından hayati önem taşır.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu, insanların özgür ve huzurlu bir yaşam sürme hakkını doğrudan ilgilendirdiğinden, yargı mercileri tarafından ciddi bir suç olarak değerlendirilmekte ve karşılığında belirlenmiş ceza hükümleri uygulanmaktadır. Bu nedenle, bu suçun unsurlarının bütün detaylarıyla anlaşılması ve failin eyleminin bu unsurları taşıyıp taşımadığının değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunun Özel Görünüş Halleri
Türk Ceza Kanunu’nda Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu, sadece genel çerçevede değil, farklı görünüş halleriyle de incelenmiştir. Bu suçun özel halleri, uygulanacak ceza miktarının belirlenmesinde etkili olabilecek detaylardır.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Suça Teşebbüs
TCK’nın 123. Maddesinde düzenlenen Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu, kural olarak neticeli bir suç değildir. Bu sebeple de söz konusu suç kapsamında “teşebbüs”ten söz edilemeyecektir. Fakat söz konusu suç doktrinsel olarak ele alındığında teşebbüs şartlarının var olup olmadığı özenle incelenmeli ve teşebbüs aşamasında kalmış suç için verilecek olan cezada indirim yapılmalıdır.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Suça İştirak
TCK’nın 123. Maddesinde düzenlenen Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunun iştirak halinde işlenmesi farklı bir nitelik taşımamaktadır. Bu sebeple faile verilecek olan cezada herhangi bir indirim ya da artırım sebebi oluşturmayacaktır.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda İçtima
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun aynı kişiye karşı farklı zamanlarda işlenmesi veya Aynı zamanda suçun tek bir fiille birden fazla mağdura karşı işlenmesi halinde halinde TCK’nın 43. Maddesinde düzenlenen Zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır.
Söz konusu kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu işlenirken farklı suç tipleri de ihlal edildiği takdirde fikri içtima hükümleri uygulanacaktır. TCK’nın 44. Maddesinde düzenlenen Fikri İçtima şartlarının oluşması halinde fail en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılır. TCK’nın 44. Maddesi şu şekildedir;
“ İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu özel durumlarında uygulanan hukuki yaptırımlar kişilerin benimsediği davranış tarzının kamu düzeni ve bireylerin huzuru üzerindeki etkisi dikkate alınarak şekillendirilmiştir. Kanun koyucu, bu tür suçların toplum üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmeyi hedeflemekte ve bu çerçevede farklı cezai yaptırımlar öngörmektedir. Böylece, bireylerin huzurlu bir ortamda yaşama hakkı güvence altına alınmış olur.
Bu suçun özel görünüş halleri, olayların niteliğine ve gerçekleştirildiği koşullara göre ele alınmalı ve her bir farklı durum için kanuni düzenlemeler doğrultusunda hareket edilmelidir.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Cezası
Türk Ceza Kanunu (TCK) 123. madde uyarınca kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, bireylerin özel yaşantılarının sükûnet içinde sürdürülmesi hakkına yönelik bir tehdit olarak tanımlanır. Söz konusu suçun cezası yine TCK’nın 123. Maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
“Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Yatarı
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, bireylerin özel hayatının sükûnet içinde sürdürülebilmesini teminat altına almayı amaçlar. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 123. maddesi kapsamında değerlendirilen bu suçun yatarak çekilmesi gereken ceza miktarı, işlenen suçun niteliğine ve sonuçlarına göre değişiklik göstermektedir.
TCK’nın 123. Maddesi gereğince 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılan sanık, verilen cezadan tutukluluk ve gözaltı süreleri çıkartılarak 1/2 oranında mahkûmiyetini tamamlayıp, geri kalan cezasını denetimli serbest olarak cezaevi dışında tamamlayacaktır.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu işlendiğinde uygulanacak olan ceza süresi, kanun koyucunun belirlemiş olduğu çerçevede yargı mercileri tarafından karara bağlanır. Bu bağlamda, mahkemelerce verilen ceza miktarı failin ceza infaz kurumunda geçireceği sürenin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Her bir vaka, olayın şartları ve toplum üzerindeki etkisi dikkate alınarak ayrı ayrı değerlendirilir. Bu süreçte, Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun kapsamı ve suçun şahsi yönleri titizlikle incelenir ve kişiye özgü bir yargılama yapılır.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçundan Beraat
Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında, “kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu” ndan beraat etmek, suçlamaların yeterli delile dayanmadığını veya suçun unsurlarının oluşmadığını gösteren bir karardır. Beraat, hakikatin ortaya çıkması ve adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Beraat kararı için büyük önem taşıyan bazı hususlar şunlardır:
- Suçun işlendiğine dair somut ve inandırıcı delillerin mahkeme tarafından elde edilememesi.
- Meydana gelen suçta, kanunda sayılan hukuka uygunluk nedenlerinin bulunması
- Yapılan araştırma ve yargılama sonucu, kişinin suçlamalara konu olan fiili gerçekleştirmediğinin ortaya çıkması.
“Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu “ndan beraat kararı verilmesi, suç isnadının ve cezai sorumluluğun tamamen kaldırılması anlamına gelir. Bu durum, suçun öğelerinin oluşmaması veya delil yetersizliği gibi nedenlerden kaynaklanabilir. Ancak, her bir beraat kararı olayın özgül koşullarına göre değerlendirilmelidir.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 123. maddesinde yer alan kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, bireylerin özel yaşamlarının sükûnet içinde geçmesini etkileyen davranışları kapsar. TCK’deki düzenlemeye göre, ceza mahkemesi hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde karar verebilir. Bu, bazı şartların oluşması halinde, suçun mahkemece sabit görülmesine rağmen, sanığın cezasının daha sonra verilmek üzere geri bırakılması anlamına gelir.
Bu karar için gereken şartlar şu şekilde sıralanabilir:
- Sanığın, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkûm olmamış olması gerekmektedir.
- Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması gerekmektedir.
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir.
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının amacı, yeniden suç işlenmeyeceğine ilişkin makul bir öngörüde bulunularak, sanığa ikinci bir şans vermek ve ceza adalet sistemindeki yükü hafifletmektir. Bu süre zarfında sanık belirli bir denetim sürecinden geçer ve şartları ihlal etmediği sürece ceza infaz edilmez. Ancak şartlara uyulmaması durumunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ortadan kalkar ve kişi hakkında verilen hüküm açıklanarak cezanın infazına geçilir.
Kişilerin Huzur ve Sukununu Bozma Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK) 123. maddesinde düzenlenmiş olup, bu suçun mahkemelerdeki yargılaması sırasında görevli ve yetkili mahkemenin tespiti önem taşımaktadır. Belirtmek gerekir ki, bu suç türü için görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir.
Ayrıca, suçun işlendiği yer bakımından mahkemenin yargı çevresi de dikkate alınarak yetki tespit edilir. Yani, suçun işlendiği yerde bulunan mahkeme, Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu ile ilgili dava için yerel olarak yetkilidir.
Bu bağlamda, özetleyecek olursak:
- Görevli Mahkeme: Asliye Ceza Mahkemeleri ( Suçun cezasının üst sınırının 10 yılın altında olması sebebiyle )
- Yerel Yetki: Suçun işlendiği yer Asliye Ceza mahkemeleri
Bu suç tipinde, adli sürecin doğru ve etkin işleyebilmesi için yetki ve görev konularının hassasiyetle ele alınması gerekmektedir. Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu bakımından, yargılamanın hukuka uygun ve adaletli bir şekilde gerçekleştirilmesi temel amaçtır. Bu yüzden failin yargılanacağı mahkemenin tespitinde mevzuata uygun hareket edilmesi şarttır.
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları
Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu ile ilgili Yargıtay kararları, bu suç türünün yasal çerçevesini ve uygulamadaki yorumunu daha iyi anlamamıza vesile olur. Bu suç Türk Ceza Kanunu’nun 123. maddesinde düzenlenmiş olup, toplumda huzuru ve düzeni koruma amacı taşır. Fakat her olayın kendine özgü şartları göz önünde bulundurularak değerlendirilmekte olduğu Yargıtay kararlarında açıkça görülmektedir.
Yargıtay, Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu ile ilgili kararlarında, eylemin somut olayın özelliklerine ve toplumun huzurunu bozan davranışın niteliğine göre değişiklik gösterdiğini vurgular. Bir şahsın günlük yaşantısını, özel yaşamını ya da genel ev düzenini önemli ölçüde rahatsız eden eylemler bu kapsamda değerlendirilir. Şu noktalar, Yargıtay kararlarını belirginleşmektedir:
- Eylemin sürekli ve sistematik oluşu,
- Mağdurun yaşam alanına olan etkisi,
- Toplumun huzurunu bozacak derecedeki davranışlar.
Özetle, her bir vaka detaylı incelenmekte ve kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu kapsamında olup olmadığına karar verilmektedir. İlgili maddenin uygulanması konusunda farklı durum ve olaylara örnek oluşturabilecek Yargıtay kararları, suçun yorumlanmasında belirleyici bir kaynak teşkil etmektedir. Bu kararlarla, suçun tanımı ve sınırları daha net bir şekilde çizilmekte, olası benzeri durumlar için de yol gösterici olmaktadır.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ’NİN 2016/16060 E.2019/1139 K. 10/01/2019 TARİHLİ KARARI
“Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu’nun 2013/429 esas ve 2015/34 sayılı kararında açıklandığı üzere, Türk Ceza Kanununun “hürriyete karşı suçlar” başlıklı yedinci bölümünde yer alan 123. maddesinde kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu; “sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Madde gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere, bu suçla kişilerin huzur ve sükûnunun bozulması hususunda gösterilen davranışlar cezalandırılmakta, bu şekilde psikolojik ve ruhsal sükûn içerisinde yaşama hakları korunmaktadır. Suçun manevi unsuru saik olup, eylemin sırf başkalarının huzur ve sükûnunu bozmak amacıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Suçun olası kastla ya da taksirle işlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle oluşabilmesi için özel bir amaçla hareket edilmesi, dolayısıyla ısrarla telefon etmek ya da gürültü yapmak veya aynı amaçla hukuka aykırı başka bir fiilde bulunmak suretiyle kişilerin rahatsız edilmesi ve bu hareketlerin de mağdurun huzur ve sükûnunu bozma amacıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar çerçevesinde; katılanın Sabiha Gökçen Havalimanı 2. kontrol noktasından geçerken x-ray cihazının kırmızı sinyal vermesi üzerine arama yapılmaksızın geçiş yapması üzerine sanığın katılanı takip etmesi, uçağa binme noktasında katılanın elinden biletini alması, pilota haber vermesi şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın görevi gözetildiğinde, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma kastının olmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA .. “
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ’NİN 2018/6764 E. 2019/16094 K. 13/11/2019 TARİHLİ KARARI
“Sanık hakkında tehdit ve cinsel taciz suçlarından dava açıldığı, tehdit suçundan beraat, eylemin cinsel taciz suçunu oluşturmadığı, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu kabul edilerek bu suçtan mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmakla, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan mahkumiyet kararının temyizi üzerine yapılan incelemede, iddianame konusu suçların uzlaşma kapsamında olmadığı, ancak sanığın soruşturma ve kovuşturulması şikayete bağlı olan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun uzlaştırma kapsamında olması ve somut olayda 5271 sayılı CMK’nın 253/3. madde ve fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanma imkanının ortadan kalkması nedeniyle kişilerin huzur ve sükununu bozma eylemine ilişkin 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması..”
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ’NİN 2020/16256 E. 2022/11299 K. 27/04/2022 TARİHLİ KARARI
“ Takibi şikayete bağlı olan kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu nedeniyle, katılanın hükümden sonra 27/10/2015 havale tarihli dilekçeyle şikayetinden vazgeçmesi karşısında, sanığa şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorularak sonucuna göre kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçundan açılan kamu davasının düşmesine karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi zorunluluğu bozmayı gerektirmiş.. “
Sıkça Sorulan Sorular
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu nedir?
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK)’nın 123. maddesinde tanımlanmıştır. Bu suç, bir kişinin başka bir kişinin huzur ve sükûnunu kasıtlı olarak bozması halinde işlenmiş sayılır. Örneğin, kişiyi rahatsız edici şekilde ısrarla aramak, bu kişiye rahatsızlık verecek şekilde gürültü yapmak bu suç kapsamında değerlendirilir.
Kişilerin huzurunu bozma suçunun cezası nedir?
TCK 123. maddeye göre, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu işleyen kişiye 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilebilir. Suçun işlenme biçimine, mağdurun maruz kaldığı rahatsızlık düzeyine ve suçun sonuçlarına göre mahkeme, verilecek cezanın miktarını belirler.
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu nasıl şikayet edilir?
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçundan şikâyetçi olmak için mağdurun, yaşadığı rahatsızlık ve tacize ilişkin delillerle birlikte, en yakın kolluk kuvvetlerine (polis veya jandarma) başvurması gerekmektedir. Mağdur, yaşadığı olayı ve şüpheli hakkındaki bilgileri içeren bir şikâyet dilekçesi hazırlayarak, ilgili savcılığa da suç duyurusunda bulunabilir. Suç duyurusu, şikâyetçi tarafından bizzat yapılabilir veya bir avukat aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ne zaman zamanaşımına uğrar?
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun zamanaşımı süresi, failin ve filin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır. Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Fail, daha sonra öğrenilse bile suçun soruşturulması için en geç 8 yıl içinde şikâyet edilmesi gerekir.
Sonuç: Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, TCK 123 maddesi altında tanımlanmakta ve bireylerin özel yaşamının mahremiyetine yönelik koruma sağlamaktadır. Bu yazımızda suçun özelliklerini, cezai sonuçlarını ve ilgili Yargıtay kararlarını ele aldık.